Kamu yatırımları devlet tarafından gerçekleştirilen ve üretime katkısı gelecek yıllara uzanan yatırımlardır. Bu yatırımlar genellikle alt yapıyı güçlendirmeye yöneliktir. Karayolları, demiryolları, limanlar, köprüler, enerji üreten tesisler, telekomünikasyon alt yapıları, sulama, sağlık, devlet binaları üretime etkileri on yıllarca süren kamu yatırımları olarak kabul edilir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de her yıl bir yatırım programı hazırlar ve bunu kamuoyu ile paylaşır. Bu program devletin tarım, madencilik, imalat, enerji, ulaştırma, haberleşme, turizm, konut, eğitim, sağlık ve diğer iktisadi ve sosyal alanlarda gerçekleştirmeyi planladığı yatırımları ve bunların tahmini maliyetlerini içerir.
Ocak ayı ortasında 2022 kamu yatırım programının açıklanmasından sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer 4.5 kilometrelik Halkapınar-Otogar Metro Hattı projesinin uzun zamandır ihmal edildiğini ve bu yıl da önceki yıllar gibi sembolik bir ödenek ayrılmak suretiyle geçiştirildiğini ifade etti. Bu açıklamaya itirazlar geldi, ihtiyaç olduğunda bu kaleme aktarma yapılabileceği, ayrıca anılan hattın İzmir-Ankara hızlı tren hattı tamamlanınca hayata geçirilmesinin söz konusu olduğu ileri sürüldü. Bu tartışma dikkatleri merkezi yatırım bütçesinden İzmir’e ayrılan paya çekti.
Merkezi yönetimin gerçekleştirdiği kamu yatırımları bir şehrin gelişimi ve geleceği açısından büyük önem taşımakta. Özellikle bizim gibi toplam kamu yatırım harcamalarının yüzde 70’ini aşan kısmı ile ilgili kararların hükümet tarafından alındığı ülkelerde bu yatırımların illere ya da bölgelere nasıl dağıtıldığı yukarıda belirtilen nitelikte tartışmalara yol açabilmekte.
İzmir’de merkezi yönetim yatırımları konusundaki hassasiyet yeni değil. 12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan ilk genel seçimde İzmir’de iş dünyasının bir kısım önde gelen iş insanları emekli Orgeneral Turgut Sunalp liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi’ni (MDP) desteklediler. Söz konusu seçimi sürpriz bir şekilde kazanarak tek başına iktidara gelen ve liberal bir ekonomik yaklaşıma sahip olması nedeniyle devletin alt yapı yatırımlarına ağırlık vermesini savunan Anavatan Partisi (ANAP) iş insanlarının bu hamlesine İzmir’e kamu yatırımlarında cimri davranarak karşılık verdi. Türkiye’nin her tarafında, Ankara ve İstanbul’da alt yapı yatırımlarında gözle görülür iyileşmeler gerçekleşirken İzmir’de 1990’ların sonuna kadar süren bir köhneleşme yaşandı ve bu durum İzmir kamuoyunda ciddi bir tartışma konusu oldu. ANAP’ın 1991 yılından itibaren iktidardaki gücünün azalması, 1997 yılından itibaren yaklaşık beş yıl süre ile Bülent Ecevit liderliğindeki Demokratik Sol Parti’nin (DSP) hükümetlerde ağırlıklı koalisyon ortağı haline gelmesi ve DSP’den Ahmet Piriştina’nın İzmir Belediye Başkanlığını kazanması ile İzmir’de yatırımların yeniden yoğunlaşması ile bu tartışmalar bir süreliğine gündemden kalktı.
Kamu yatırımlarının illere ve bölgelere nasıl bir yaklaşımla paylaştırıldığı önemli bir konu. İzmir’in geçmişte yaşadığı ileri sürülen olumsuz deneyim ile hükümetin muhalif belediyelere karşı takındığı tasvip edilemeyecek tavır dikkate alındığında bu konudaki hassasiyet ve tepkiler doğal ve dikkate değer gözüküyor. Kamu yatırımları kamu yararını maksimize edecek şekilde mi dağıtılıyor? Bu yatırımlarda bölgesel ekonomik dengesizliklerin giderilmesine mi ağırlık veriliyor? Ya da getirisi yüksek bölge ve iller mi ön plana çıkıyor? Yoksa yatırım bütçesi hükümet tarafından partizan bir anlayışla mı illere ve bölgelere dağıtılıyor?
Bu yazıyı hazırlarken ben merkezi bütçeden İzmir’de yıllar itibariyle kişi başına ne tutarda yatırım yapılmasının planlandığını merak ettim. Grafik 1’de 2007-2017 yılları arasında İzmir için planlanan kamu yatırımlarının kişi başına değerinin kabaca 80 dolardan 180 dolara kadar yükseldiği ve sonrasında kişi başına 60 dolara kadar düştüğü görülüyor. İlk bakışta grafiğin Türkiye ekonomisinin performansına paralel bir görünüm arz ettiği ileri sürülebilir ama çok ihtiyatlı olmak gerekiyor tabii. Çünkü bunlar sadece bütçeye konulan ödenekler. Bunların ne kadarının harcandığı, projelerin ne ölçüde gerçekleştiği ayrı bir değerlendirme konusu. Ayrıca diğer illerde durumun ne olduğuna da bakılması ve karşılaştırma yapılması gerekir.
Grafik 1: Yıllar İtibariyle İzmir’de Kişi Başına Kamu Yatırımları (2007-2022)
Kaynak: TUİK, İZTO, Basın
Diğer yandan Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı web sayfasında İzmir en çok yatırım ödeneği ayrılan on il arasında gösteriliyor. Bu illerden altısı nüfusu yüksek, ekonomisi canlı olan ve kamu yatırımlarının getirilerinin yüksek olması beklenen iller (Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa, Konya). Diğer dört ilin ise gelişiminin desteklenmesi gereken illerden oluştuğu izlenimi edinilmekte (Artvin, Diyarbakır, Mardin, Şanlı Urfa). Ama, örneğin 2019 yılında söz konusu illere yapılan yatırımların toplam değerleri çok etkileyici gözükse de Grafik 2 anılan yılda kişi başına planlanan yatırımların bu iller arasında büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor. Örneğin; söz konusu illerden Artvin’de 2019 yılı için kişi başına planlanan kamu yatırımı 663 dolar iken, bu tutar Urfa için 27, İzmir için 92, Ankara için 222 ve İstanbul için 121 dolar civarında. Bu durum, konunun çok dikkat edilmesi gereken bir başka boyutunu ortaya koyuyor.
Grafik 2: İllerde Kişi Başına Kamu Yatırımları (2019)
Kaynak: www.sbb.gov.tr/yatirimlarin-illere-gore-dagilimi
Başka sorular da var. Bir şehir, merkezi bütçeden ödediği vergi ya da ülke ekonomisine katkısı oranında mı pay almalıdır? Ya da bir ile yapılan yatırım komşu illere de katkı sağlıyorsa (İzmir-Aydın Otobanı ya da Adnan Menderes Havaalanı gibi) bu yatırım hangi il veya illere yapılmış kabul edilmeli?
İzmir’e yapılması planlanan yatırımları, bunların gerçekleşmelerini gösteren, şeffaflığı esas alan, bir web sitesi ile işlenebilir bir veri tabanının kurulması ve (aslında bu da bir kamu yatırımı gibi görülebilir) halkın paylaşımına açılması tartışmaların açığa kavuşmasına katkı sağlayabilir. Böyle bir kaynak söz konusu yatırımlar hakkındaki gerçeğin daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak, bu konuda yapılacak araştırma ve raporların da çoğalmasını sağlayacaktır. Bu konuda inisiyatif alabilecek kuruluşların İzmir’deki üniversiteler, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Valiliği İl Planlama Koordinasyon Müdürlüğü olabileceğini düşünüyorum.