İzmir’in taşlarına, kemerlerine, meydanlarına kazınmış kadın figürleri, bu kentin yalnızca fiziksel değil, ruhani dengesini de koruyan “kilit taşları”dır.
Efes’te Hadrian Tapınağı’ndaki kemerin merkezinde yer alan Tike rölyefi, bu fikrin en güzel sembollerindendir: Mitolojide şansın, bereketin ve şehrin koruyucu meleği olarak bilinen Tike, antik kentlerde kemerlerin en hassas noktasına oyulmuştur. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, kadını çıkarırsanız kemer çöker, yaşam durur. İzmir’deki kadınlar, binlerce yıl boyunca bu kentin kilit taşı olmuş, onun dengesini ve ruhunu ayakta tutmuşlardır.
Tıpkı İzmir Agora’sındaki çift kemerli Faustina Kapısı gibi…Bu kapının tam merkezinde, kemeri ayakta tutan kilit taşında Roma İmparatoriçesi Faustina’nın portresi yer alır. İmparator Marcus Aurelius, depremde ağır yara alan İzmir’i yeniden ayağa kaldırırken, bu kapıyı da İzmirliler Faustina’nın onuruna yaptırmıştır. Doğu seferine giderken bir günlüğüne İzmir’e konuk olan Faustina, bu kentin ruhuna işleyen zarafeti ve direnciyle İzmir’in sembollerinden biri olmuştur. Bugün, Faustina’nın güçlü bakışları hâlâ Agora’da, İzmirlilerin her gün önünden geçtiği bu antik kapıda, sessizce onları izler; kente kök salan tarihi ve direnci simgeler.
İzmir’in antik çağ kalıntılarına baktığımızda, kapıların ve kilit taşlarının sadece mimari değil, kadına adanmış birer onur sembolü olarak yükseldiğini görürüz.
Kökeni Amazon kraliçelerine, bereket tanrıçası Kybele’ye ve Artemis’e kadar uzanan İzmir kadını, sadece sembolik değil, toplumsal olarak da fark yaratmış; Çeşme Erythrai’deki Sybil gibi kadın kahinler, bilgelikleriyle çağlar boyu toplumu yönlendirmiştir. Bu topraklara gelenlerin birçoğu, İzmir’in güçlü kadın figürlerinin etkisini ve gücünü hissetmiştir. Meryem Ana’dan Atamızın İzmirlilere emaneti Zübeyde Hanım’a kadar, ki her ikisinin de mezarı İzmir’dedir.
Bu coğrafyada iz bırakan her kadın İzmir’in karakterini derinleştirmiş ve güçlendirmiştir.
Bu miras, Osmanlı döneminde de devam etmiştir. İzmirli kadınlar, 1828’de, dönemin İzmir Valisi Hasan Paşa’nın koyduğu ekmek zammına karşı çocuklarıyla birlikte sokaklara dökülerek günlerce süren protestolar düzenlemiş ve zammı geri aldırmışlardır. Erkeklerin sonuç alamadığı bir ortamda kadınların ayağa kalkması, İzmir’deki kadın gücünün bir kez daha tarihe geçmesini sağlamıştır. Kadınlar, bu şehirde yalnızca evlerin, ailelerin değil, toplumsal hakların da “koruyucu melekleri” olmuşlardır.
Bugün İzmir’in sokaklarında, mitolojiden gelen figürler ve tarih boyunca bu kente emek vermiş kadınların izleri hâlâ yaşamaktadır. Agora’dan Alsancak’a, Konak’tan Kadifekale’ye kadar, İzmir’in her bir köşesinde bu güçlü kadınların varlığı yankılanır. Kadim bir geçmişe ve benzersiz bir mirasa sahip İzmir, kadın gücüyle yoğrulmuş, kadınlar sayesinde ayakta kalmıştır. Bu topraklarda kadınları onurlandırmak, İzmir’in özünü ve varlığını anlamanın en doğru yollarından biridir.
İzmir’in kültürü, zaman her şeyi silse de geriye kalan ve iz bırakanların mirasıdır; antik çağlardan bugüne bu kenti bir kadın şehri yapan o derin izlere selam olsun.