Haber okurken ya da izlerken boğazınızdaki düğümler, içinizdeki hıçkırıklar sıklaşıyorsa ve artık haber izlememe duygunuz baskın hale geliyorsa o ülkede artık önemli sorunlar var demektir.
Çevremde ki birçok insandan duyduğum ortak serzeniş artık haber izlemiyoruz. Tabi ki bu serzenişin altında olukça güçlü veriler bulunmaktadır.
Toplumsal algılarımız, algı politikalarını yönetenlerin işlerini ustalıkla yapmalarındaki maharetleri tartışmasızdır.
Sadece dilimiz, kelimelerimiz değil bir bütün olarak düşünce sistematiğimiz yeni sürece uydurulmaya çalışılıyor. Örneklemelerimiz bile yeni sürece uydurularak dinselleşmeye başlamadı mı?
Muhafazakârlaşma, gericileşme dilden beyne hızla akıp giderken, beyin kıvrımları günlük hayata daha çok yönlendirilmiş algılarla müdahale eder oldu.
Toplumsal değer yargıları adeta kasırgaya tutulmuş gibi… Adım adım bu hale getirilen toplum, şimdilik farkında olmasa bile çok yakında yaşadığı travmatik durumun farkına mutlaka varacaktır. Fakat o zaman kaybettikleri için çok geç olacak, tahribatı onarması ise nesiller ve yıllar alacaktır.
Yakın dönem yaşadıklarımızdan, Sivas Katliamı, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı, Ramazan ayında oruç tutmadığı için her yıl saldırıya uğrayan hatta öldürülenler adeta bir korku tüneli gibi hafızalarımızdaki yerini korumuyor mu?
Tabii ki Maraş’ta, Çorum’da yaşanan katliamların acılarını unutmadık! Unutmadık, unutmadık, ama hesap soramadığımız için yeni kanlı katliamları yaşamaya devam ediyoruz.
İçimizdeki İŞİD, aynı Ortadoğu da ki davranış özelliğini sergilemiyor mu? Örneğin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, böyle sanatın içine tükürürüm dememiş miydi? Yine dönemin Başbakanı ünlü sanat eleştirmeni (!) RTE, Kars’ta Heykeltıraş Mehmet Aksoy tarafından yapılan heykel için “Ucube” olarak nitelendirmiş ve yıkılması için hiçbir çabayı esirgememiş miydi?
İzmir’de yıllar sonra yine bir heykeli, yine aynı zihniyetin tepkisi sonrası bu sefer balyozla saldırıya uğramadı mı? Bu yaşananları IŞİD’in, tarihi binlerce yıl öncesine dayanan antik kent Hatra ve Nimrud’u yok etmesi ile bağlantısını size bırakmak istiyorum.
Diyeceksiniz ki heykel beni ne ilgilendiriyor. Heykelin, cinsel uzvu ortalık yerde, ayıp değil mi? Tabii böyle düşünmenize neden olanın altında yatan, toplumun nasıl bir algıya sürüklendiği ile bağlantılıdır. İzmir Fuarının içinde yıllardır, havuz yanında sere serpe yatan kadın heykelleri kimseyi rahatsız etmemişti; etmemelide. Ama sorun içimizdeki İŞID’in yaratılması ile bağlantılı değil mi?
Hadi heykel sizi ilgilendirmiyor, yıkılsın, parçalansın. Ya eğitimde yaşananlara gözlerinizi kapatabilir misiniz? 4+4+4 eğitim sistemi ile eğitim sistemini sistemli olarak yok etme planı, bugün karma eğitimin kaldırılmasına ve her mahalleye bir İmam Hatip kampanyasına dönüşmedi mi?
Kadına yönelik şiddet, taciz-tecavüz haberlerine ne kadar çok alıştık, pardon alıştırıldık değil mi? Farklı farklı ilçelerde kelli-felli adamlar küçücük kızlara tecavüz ederken, ilçemizin adı kötüye çıkmasın diye sessiz kalınmadı mı? Ortadoğu’da IŞİD barbarları tarafından tecavüz edilen, Alevi, Ezidi, Kürt, Türkmen kadınların acıları, içimizdeki İŞID’i hatırlatmadı mı?
Eğitimin içi boşaltılıp, dinci-gerici güruha teslim edilen yoksul çocukların yaşadıklarını kim açıklayabilir. Vakfın yurduna eğitim almaları için gönderilen 45 erkek çocuğun (bilinen) tecavüze uğramasından sonra, “bir kereden bir şey olmaz” diyen anlayışı farklılaştıran hiçbir şey yoktur.
Homofobik söylem dili devlet dili haline getirilmemiş midir? Kendi gibi cinsel tercihi olmayanları yok sayan, sokak ortasında öldüren, Onur Yürüyüşlerini yasaklayanların, eş cinsel olduğu için IŞID tarafından çatı katından atılması içimizdeki İŞID’i hatırlatmadı mı?
Cihangir’de Roma merdivenlerinde içki içen gençlere, yine Cihangir’de Radiohead etkinliğine katılanlara, 8 Mart etkinliklerine saldırılması, içimizdeki İŞID’in yansıması değil de nedir?
Artık IŞİD’ın planlı ya da plansız saldırıları sınır tanımıyor. Sincar’ın en büyük köylerinden biri olan Kojo ile Ankara, Ankara ile Paris, Paris ile Brüksel, Brüksel ile Orlando birbiri ile aynı acıları aynı katliamları yaşıyor ise çözümde aynıdır.
İçimizdeki ya da dışımızdaki İŞID, kim diye ayırt edemiyorsak, içimizdeki ve dışımızdaki İŞID’e karşı nerede olursak olalım insanlığın ortak oluşturduğu evrensel değerler için bilimin-aydınlanmanın ışığında gerçek laisizmi hep birlikte savunmalı ve oluşturmalıyız!