"Göğün yarısı olan kadınlar, kavganın da yarısıdır"
Tansu Çiller, Türkiye’nin ilk kadın başbakanı seçildiğinde yürüyüşü bile değişmiş, kendini daha özgüvenli, daha eşit, yolu daha açık hissetmiş hemcinslerimden biri olarak, sanırım sonrasında yaşadığımız hayal kırıklığı üzerine uzun uzadıya yazmaya gerek yok. “Erkeklerden farkı yokmuş” dedirttiği için kadın mücadelesine bırakın yararı ciddi zararı olduğunu, psikolojik olarak hepimizin kendini daha mağlup, daha güvensiz ve ‘hiçbir şey değişmeyecek’ duygusuyla baş başa bıraktığını hatırlatmak yeterlidir sanırım.
Özellikle merkez ya da sağ ‘kadın politikacı’ konusunda hala temkinli oluşumuzun altında Çiller’in döşediği taşların mutlak katkısı olduğunu bilerek… Meral Akşener buluşmasına kafamda bu ve bunun gibi pek çok bagajla giderken, tüm bu bagajlardan kurtulacağım ihtimalini taşımıyordum elbet. Hitabet gücüne televizyon ekranlarından şahit olduğum bir kadın politikacının gerçeğini, canlı konuşmasında şıp diye çözeceğimi de...
Politikaya biraz da ‘tiyatro’ gibi bakan birinin, oyunu nasıl oynadığına dair bir merak, rolünü nasıl kotardığına, oynadığı kadın mı yoksa erkeklerden çalınma bir rol mü sorusuna dair, canlı şahitlik etme isteği diyelim kısaca.
Cihan Paçacı. Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu, Müsavat Dervişoğlu, Erhan Usta, Ümit Dikbayır, Prof. Bilge Yılmaz, Prof. Ümit Özlale, Burak Akburak, Durmuş Yılmaz, Aytun Çıray, Hüsmen Kırkpınar...
ESİAD’ın düzenlediği liderler buluşması toplantılarının konuğu İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, toplantıya işte bu isimlerle katıldı.
Konuştu. Tek başına bir kadın gibi değil, kendisi için büyük bir gerçeği bulmuş bir kadın gibi konuştu. Samimi, rahat, esprili, haykırmadan, hönkürmeden, yer yer cıvıltılı, yer yer içindeki derin kaygıyı, üzüntüyü dinleyenlere geçiren, uyarıcı hakiki ifadelerle... Ama kadınlara bir parantez açmadan, söz etmeden…
Oysa…
"2021 yılında dünya genelinde ve ülkemizde pandemi ve ekonomik krizin etkisiyle kadınların maruz bırakıldığı eşitsizlikler ve haksızlıklar arttı. Kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümleri arttı. Türlü̈ bahanelerle ilk işten çıkarılanlar kadınlar oldu. Eğitim alanından ilk koparılanlar kadınlar oldu. İşçi kadınların çalışma hayatlarında yükleri artarken çocuk bakımı, hasta bakımı gibi ev içi emekleri iki katına çıktı. İşyerlerindeki güvencesizlik, esnek çalışma koşulları, mobbing, baskılar en çok kadınları etkiledi. Tüm emekçi kadınlar evde ayrıca okullu çocuğuna anne, aynı zamanda öğretmen olmak zorunda kaldı. İssiz kalan eşe psikolog oldu. Toplumsal cinsiyet rollerinin 'kadınlık' ve 'erkeklik' rollerinin yeniden üretildiği yerler olan evler, kadının ev içi emeğini katlayarak artırdı. Kadına yönelik şiddetin en üst aşaması olan kadın cinayetleri şiddetle baş başa kalınan evlerde arttı. Her gün bu ülke kadın cinayetlerine, şüpheli kadın ölümlerine uyandı. Ve kadınlar en çok en yakınındaki erkekler tarafından, en çok ateşli silahlarla, en çok evli olduğu erkekler tarafından, en çok da güvenli olmaları gerekli olan evlerinde öldürüldü.”
Durmuş Yılmaz’ın ‘Ekonominin patronu güvendir’ ifadesini kullanan Meral Akşener, kadınların güvencesinin ne olduğunu anlatmadı, tamamı erkek ekonomi kurmaylarının kadınlar için ne öngördüğünü anlatmayı tercihleri arasına almadı, salonun yarısından fazlası erkek olan iş dünyası konuklarına ‘kadınlar için ne yapıyorsunuz’ diye sormadı, ‘bizim ufkumuz budur’ demedi.
Ve o salonda ‘kadın istihdamı’ üzerine soru soran, İyi Parti’nin bu konudaki görüşlerini bilmek isteyen tek erkek de (kalben bütün alkışlarım ona) ESİAD yönetim kurulu üyesi Devrim Çukur oldu. Onun sorusuna, benimki eklendi.
‘Kadın genel başkanı olan bir parti, bu salonda da görüldüğü üzere bir ‘erkek partisi’ görünümünde nasıl olabiliyor?’
Bu erkek görünümlü partinin kadın genel başkanı, soru karşısında mahcup oldu. Eveleyip gevelemeden, üste çıkmaya, ev sahibi bastırmaya çalışmadan, mahcubiyetini hem yüzüyle/beden diliyle gösterdi, hem de açık yüreklilikle ifade etti:
“Yüzde 100 haklısınız. Ekonomistlerimiz erkek. O yüzden bu şekilde geldik. Bizde yüzde 25 kadın kotası var. Genel Başkan Yardımcılarımızın yüzde 25’i kadın. Kadınlar var yani. Ben yıllarca kadın genel başkan değilim, ben yıllarca kadınlar konusunda çalışmış bir hocayım.
Bir şey başaramadım ben, benim başarısızlığım; Milletvekilliğinde yeteri kadar kadını meclise taşıyamadık. Biz öğrenen bir organizasyonuz. Eksiğimizi, hatamızı gören bunları düzelten bir yanımız var. Yeteri kadar kadını meclise getiremememin sorumluluğu var üzerimizde.”
*
“Son kamuoyu yoklamalarına göre; uzun süredir mevcut muhalefeti iktidar alternatifi olarak görmekte güçlük çeken seçmen için, artık muhalefet bir alternatif.
Son raporlarda AKP iktidarının oy kaybetmeye başladığı temel bir dinamik var ki, o da kadınlar... AKP'yi iktidara taşıyan ve orada tutan temel dinamolardan biri kadın seçmenlerdi.
Ancak ortaya çıkan yoksullaşma düzleminden kadınlar çok fazla etkilendiği gibi; otoriterleşme, muhafazakârlaşma ve bozulduğuna inandığı adalet sistemi arasındaki ilişkide en çok güvensizleşenler kadınlar oldu.
Önümüzdeki süreçte eğer aksi bir politika üretemez ise AKP kadın seçmen erimesini durdurabilecek gibi görünmüyor.”
Konuşmasında pek çok kez “Biz bir start-up'ız ve melek yatırımcımız yok” diyen Meral Hanım’ın bu olguyu görmemiş, fark etmemiş olduğunu düşünmüyorum. Öncelikleri arasına ’kadını’ almamak, tam da onun vurguladığı gibi ‘müşteriyi velinimet olarak görmeyen partilere’ mahsus olur aksi halde. "Göğün yarısı olan kadınlar, kavganın da yarısıdır" (*) sözünü unutmak…
“İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ya da başkaca kadınlar ile pek çok konuda farklı düşünebiliriz. Bir siyasetçiyi muhtelif gerekçelerle eleştirebiliriz ki, şarttır. Bu ‘olağan’ durum, eşit yurttaşlık idealini ve o idealinin en güçlü halkasının kadın-erkek eşitliği olduğunu unutturmamalı. Kadın hareketinin ve kendi dünyalarına meydan okuyan kadınların, değerini bilmeli. Diğer kadınlar ve dürüst olmayı başarabilen erkekler gibi, Meral Akşener’in onuru, bizlerin onuru, benim onurumdur” diye yazmıştı bir vakitler Murat Sevinç Diken’de… İğrenç bir erkek linçiyle karşı karşıya kalan Akşener’in asla sinmeyip tam tersine meydan okuduğu günlerde…
‘Faşizme iltifat etmeyen milliyetçi siyaset’ yapmaya çalıştığı izlenimi veren Meral Akşener’in ‘dünyada ilk baskıyı hissedenlerin kadınlar olduğunu görmemesi’ mümkün değil. MHP’ninkinden farklı bir yeni milliyetçilik tarifi yapabilen, o milliyetçiliği de dindarlarla, liberallerle ve hatta kısmen sosyalistlerle aynı masada en azından oturup yemek yiyip mahallenin ortak meselelerini tartışabilecek bir şehirlilikle donattığını gördüğüm Meral Hanım’ın; o masaya ‘temsili’ anlamda değil, ‘gerçek’ manada kadınları da oturtacağına inanmak istiyorum. Tansu Çiller’in biz kadınlara bıraktığı talihsiz mirası unutturacağına, merkezdeki bir kadının da kadınların yolunu açabileceğine…
Onun, bunu yapabilecek özgüvene, cesarete, bilgiye, kadınlığa sahip olduğu düşüncesiyle ayrılıyorum ESİAD toplantısından…
*
(*)Clara Zetkin