İz Gazete Yazı İşleri Müdürü Yağız Barut’la 24 Aralık 2021’de İz TV’de Gündem Özel Programında yaptığımız sohbette Barut, muhalefet ve muhalefetin kontrolündeki yerel yönetimlerle ilgili olarak, yaklaşan seçim açısından bir değerlendirme yapmamı istemişti. Bu konuyu o an değerlendirmiş olmama rağmen burada biraz daha geniş bir perspektifle ele almamın faydalı olacağını düşündüm.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) siyasette dominant (baskın) parti olarak tanınan türden bir partidir. Dominant partilerin en önemli özelliği uzun yıllar boyunca yapılan seçimleri sürekli kazanmaları ve yasama ve yürütmenin kontrolünü kesintisiz olarak ellerinde tutabilecek çoğunluğa sahip olabilmeleridir. Bu partilerin diğer özellikleri ise iktidarda kalabilmek için devletin imkanlarını geniş şekilde kullanmaları, bürokraside parti taraftarlarının ağırlığını oldukça yoğunlaştırmaları, çok ciddi finansal olanaklara sahip olabilmeleri, muhalefetin hareket sahasını anti-demokratik yöntemlerle kısıtlayabilmeleri, güçlü medya desteğine sahip olmaları, parlamento ve yargı denetimini etkisizleştirebilmeleridir.
Uzun bir zaman diliminde ülkeyi yönetme olanağı bulan ve devlete yerleşen bu partilere karşı siyasi üstünlük sağlamak oldukça zordur. Bununla birlikte tarih boyunca bu partilerin iktidarlarını muhalefet partilerine devrettikleri seçimler de az değildir. Örneğin; Meksika’nın Kurumsal Devrimci Partisi (RPI) 71 yıllık iktidarını 2000 yılında yapılan başkanlık seçimiyle Milliyetçi Hareket Partisine (PAN) devretmiştir. Yine Uruguay’ın Kızıl Partisi (PC) 61 yıllık iktidarını 2008’de yapılan başkanlık seçiminde Değişim İçin Yurtsever İttifak Koalisyonunun (APC) başkan adayına devretmiştir. Japonya’da ise Liberal Demokrat Parti (LDP) 2009 yılında Temsilciler Meclisindeki 50 yıllık üstünlüğünü Japonya Demokratik Partisine (JDP) kaptırdı. Örnekleri çoğaltabilmek mümkün.
Dominant partilere karşı en etkin stratejilerin başında muhalefet partilerinin ittifak oluşturmaları gelmektedir. Bu ittifakların iyi koordine edilmesi ve sosyal medya da dahil olmak üzere modern iletişim teknolojilerini etkili şekilde kullanarak dominant partinin propagandasını etkisiz hale getirmeleri önemlidir. Diğer taraftan siyasal partiler dışında kalan muhalefet ve aktivistlerin desteğinin kazanılması da dominant parti iktidarlarına karşı kullanılan muhalefet taktikleri arasındadır. Dominant parti içindeki daha demokratik olan kesimlerle diyaloğu artırmak ve onları etkilemek de muhalefetin gücünü artırabilir.
Rahip Brunson krizinin yaşandığı 2018 yılında yüzde 20 enflasyon ve yüzde 2.6’lık bir büyüme gerçekleşti. Bu kötü ekonomik performans 2019 yerel seçiminde, özellikle yaşamı ekonomik şartlardaki değişimlere daha duyarlı toplum kesimlerinin (emekli, esnaf, memur, öğrenci, işçi) yaşadığı şehirler olan Ankara, İstanbul, Antalya, Adana, Mersin’de AKP iktidarı açısından seçmen tercihleri üzerinde olumsuz etki yaptı. Söz konusu seçimlerde elde edilen başarıda muhalefetin (İyi Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi) ittifak halinde olmasının da önemli bir rolü oldu. Ayrıca kritik büyükşehirlerde belirlenen başkan adaylarının profillerinin seçmen tercihlerine uygun olduğu görüldü.
Yerel seçimleri takip eden bir yıl içinde, AKP’nin özellikle başarılı görüldüğü dönemlerde beyin takımını oluşturan bazı isimlerin partiden koptuğu, bunların bir kısmının yeni muhalefet partileri oluşturduğu görüldü. Aralık 2019’da, AKP’de başbakanlık yapmış olan Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisini kurarken, Mart 2020’de AKP’nin eski ekonomi Bakanlarından Ali Babacan Deva Partisini kurdu. AKP’de yaşanan bu üst düzeydeki kopmalar partinin tabanında da kopma potansiyelinin varlığını ortaya çıkarmış oldu.
Bu gelişmelerle birlikte muhalefet partilerinin ittifakı genişleyerek altı partiyi içine aldı. Bu partiler CHP, İyi Parti, Demokrat Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi oldu.
Ekonomideki olumsuz gelişmeler, pandemi, muhalefetin oluşturduğu ittifak, önde gelen isimlerinin AKP’den kopması ve uzaklaşması, partiler kurması, partinin uluslararası desteğinin gerilemesi AKP’nin gücünde önemli bir azalış yarattı. Bu tablo içinde muhalefetin yerel yönetimlerdeki gücünü nasıl kullanabileceği önemli bir soru.
Muhalefet Belediyelerinin Rolü
Muhalefet belediyelerinin yapmaları gereken en önemli iş, özellikle vatandaşların günlük hayatını etkileyen temel görevleri (çöp, sokakların temizliği, kanalizasyon, ulaşım vb.) en etkili şekilde icra ederek, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi iyi yönetişim örneklerini ortaya koyarak muhalefetin toplumsal tabanının genişlemesine katkı sağlamaktır. Muhalefet yolsuzluk ve kötü yönetim ile suçladığı iktidara temiz, etkili ve etkin bir yönetim şekliyle alternatif olduğunu ispatlamak durumundadır. Burada amaç iktidara gelindiğinde nasıl bir yönetim kurulacağının halka gösterilmesidir. Halk muhalefetin yönetim şeklinin ve sonuçlarının daha başarılı olduğunu görürse bir sonraki seçimde daha fazla seçmen tercihini muhalefetten yana kullanabilecektir.
Söz konusu belediyelerin muhalefet patilerinin ulusal düzeyde belirlediği stratejileri yerel düzeyde de izlemesi gerekir. Bu çerçevede, belediye yönetimlerinin ittifak partileri ile diyaloğu sürdürmeleri ve mümkün olduğu ölçüde desteklerini almaları gerekmektedir. Diğer yandan iktidar partisinin nispeten daha demokratik görülen taraftar, üye ve yöneticileri ile diyaloglarını sürdürmeleri veya geliştirmeleri faydalı olabilir.
Çalışılması gereken bir diğer alan da yerel düzeyde demokratik ortamın geliştirilmesine yöneliktir. Bu çerçevede alınan kararlara halkın en geniş şekilde katılımının sağlanmasına ağırlık verilmeli, sivil toplum kuruluşları ile dayanışma ve istişare artırılmalıdır.
Muhalefet belediyelerine yukarıda verilen roller ne ölçüde gerçekleştirilebilmektedir? Buradan muhalefetin tüm belediyeleri ile ilgili bir yanıt verebilmek mümkün değil. Bunların her birinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bununla birlikte Ankara ve İstanbul Belediyeleri hakkında kısmen de olsa bir değerlendirme yapabilmek mümkün. Bu iki şehrin belediye başkanlarının anketlere göre ulusal düzeyde yapılacak bir başkanlık seçiminde AKP’nin çıkaracağı herhangi bir aday karşısında çok fazla şansa sahip olmaları iki yıl gibi kısa bir süre içinde belediye başkanlıklarında başarılı bir yönetim gösterdiklerine işaret edebilir.
Ankara ve İstanbul’daki başarının bir başka işareti de iktidarın üst düzey yetkililerinin bu iki başkanın güvenilirliğini azaltmaya yönelik çıkışlarıdır. Anketlerde geride kalan bir iktidar partisinin yöneticilerinin etik ve yasal sınırlar içinde kalmak şartıyla muhalefet belediyelerinin güvenilirliğini azaltmaya yönelik açıklamalar yapmaları siyaseten normal karşılanabilir. Bununla birlikte bu taktik iktidarın seçmenlerin gözünde sürekli olarak olumsuz kampanya yapan ve rakiplerine gereksiz şekilde saldıran ve eziyet etmeye çalışan bir politika izlediği izlenimi yaratarak, iktidar açısından ters de tepebilir. Bunun Dünyada da Türkiye’de de örnekleri çoktur. Bu iki başkanın anketlerde önde olmaları nedeniyle seçmen nezdindeki güvenilirliklerini artırmaya yönelik çalışmalarını yoğunlaştırmaları ve iktidarın mesaj ve hamlelerine etkili ama kısa yanıtlar vermeleri doğru bir strateji olacaktır.