Yazının başlığı ne olsun diye planlarken, birkaç konu zihnimden geçti.
Muhalefet uyuyor mu, diyecektim, diyemedim.
Muhalefet ne yapıyor diye soracaktım, soramadım.
Muhalefet kendi yapılanmasının peşinde mi acaba diye düşündüm, seslendiremedim.
İktidar yanlısı olanlar mutlu, muhalefetten yana olanların bir kısmı hüzünlü, bir kısmı umutlu. Yani ortada bir netlik yok. Kervan yolda düzülür diye bir söz var eskiden kalan. Ancak kervanın hizaya gelmesi için yola çıkması gerek.
Görünen o ki, muhalefet partilerine bakarsak, çoğunluğunun atmosferi durağan. CHP ve İYİ Parti kongre takvimini harekete geçirmiş olsa da iki partinin kamuoyunun ilgisini çekebilecek bir eylemi ortada yok.
Evet ortada eylem yok, eylem olasılığı veya planı hakkında bir ipucu da yok.
Bir sürpriz olmaz ise, İYİ Parti’nin genel başkanı yine Meral Akşener olacak. CHP’nin genel başkanı konusunda değişik düşünceler var, kanımca kurultay yerel seçim öncesi yapılırsa Kılıçdaroğlu yine genel başkan olur.
Sonra iki seçenek var; birincisinde İstanbul’da belediye başkanlığına bir başka isim aday gösterilir. Seçimi kazanırsa yeniden kurultay toplanır ve Ekrem İmamoğlu genel başkanlığa seçilir. Seçim kazanılmaz ise, CHP içinde büyük bir iç mücadele yaşanır.
Kurultay yerel seçim sonrasında yapılırsa, CHP’nin İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanma durumu kurultayda daha belirgin olur. Burada farklı senaryolar var.
Yerel seçim sonrasındaki senaryolara bu yazıda girmeyelim; bugün için şu soruyu sormak gerek: Yerel seçimlere giderken CHP’yi sürükleyecek lider kim olmalı ki halkın tercihi CHP olsun?
Bu soruyu bir de şu şekliyle soralım: CHP kitleleri etkileyebilmek için nasıl bir program ortaya koymalıdır?
Ortada yılların genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu devralabilecek nitelikte bir lider adayı var mı acaba? Muhtemelen vardır. Ancak, Deniz Baykal döneminde değiştirilen parti tüzüğü ile genel başkan “hegemonyası” yaratan bir modelden potansiyel lider çıkarmaktan çok, genel başkana yakın bir gruptan söz edebiliriz.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tamamen “yağcı” bir ekip kurmadığı, ancak ekibin sayısının sınırlı olduğu gibi bir gözlem de var. Tabii burada dünya sol hareketi karakterinden farklı olarak, “Orta Doğulu” bir liderlik havasının da etkisinin olduğunu düşünüyorum.
Parti içi örgütlemesinden daha çok, partinin kitleler içinde örgütlenmesi esas olmalıdır. Partiye dinamizm kazandıracak gençlere liselerden, üniversitelerden başlayarak, dünyadaki ulusal kurtuluş hareketlerine öncülük yapan “Anadolu devrimi” temelli Kemalist düşünce, Kemalist ideoloji anlatılmalıdır. Bu düşünceye uygun olan örgütlenme ve dünya düzeni araştırılmalı ve tartışılmalıdır.
Muhalefetteki suskunluk, teslimiyet olarak algılanırsa halkımıza yazık olur.