Ne güzel bir güne uyandık bugün. Bundan bir hafta önce bu kadarı hiç birimizin aklından dahi geçmezdi muhtemelen.

Bugün mailime gelen yazıyla bir hafta öncesine gittim. Halkın yönetimi ele geçirmesiyle başlayan bu kısacık zamanda bile yaşanan gelişmeler gerçeklik algılarımızla alay eder gibi. Mahalle mahalle kurulan halk meclislerinden muhteşem gelişmeler geliyor kulaklarımıza.

Bizler, bizden öncekiler, onlardan daha önce bu hayatta mücadele etmiş kişilerin sürekli dile getirdiği vergide adalet sonunda sağlanacak sanırım. En kısa sürede asgari ücretin yoksulluk sınırının üstüne çıkarılabilmesi ve asgari ücretlinin vergiden muaf olması için, bugüne kadar vergisi silinen ya da az vergi alınan tüm üst düzey gelire sahip kişi ve kurumlardan geriye dönük vergilerin alınmaya başladığını duyduk. Hepimiz ne duyduklarımıza ne de yaşadığımız mutluluğa bir süre adapte olamayacağız sanırım. Uzun zamandır nasıl mutlu olunduğunu, mutlu olunca nasıl tepki vermemiz gerektiğini unutan bizler için kısaca kulis bilgilerini yazacağım buraya.

Eğitim ve sağlığın ücretsiz olmasının yanı sıra dezavantajlı kesim için ekonomik destek sağlanacağı da konuşulanlar arasında. Bir hafta önce tasarruf tedbiri adı altında kaldırılan okul servisleri, temizlik sorunu derken bugün küçük kasabalara nüfus oranlarına göre okullar yapılıp hem eğitimsizliğin önüne geçileceği hem de atanamayan öğretmenlerin artık mesleklerine kavuşacağı da şimdiye kadar yaşadığımız tüm karanlık dönemleri unutturdu. Şimdiye kadar var olan adalet sisteminin yüreğimizde bıraktığı izleri silmesi zaman alsa da bundan sonra referandumlar, halk meclisleri ile daha şeffaf bir sürece doğru yol çizilecek gibi görünüyor. Kulağımıza değen en güzel gelişmelerden biri ise ülkede olan tüm dini kurumlara girişin ücretli olacağı ve çalışanların giderlerinin cüzzi miktarda alınan giriş ücretlerinden ödenip artan miktarın kültür ve sanat etkinliklerinin ücretsiz olması için harcanacağı.

Hem bir kadın, hem de anne olarak en çok sevindiğim konuyu sona sakladığım için içinizden kızdığınızı duyar gibiyim. Türkiye’nin de imzalayan ülkeler arasında yer aldığı çocuk haklarına dair sözleşme ve İstanbul Sözleşmesi için bu zamana kadar ihmali olanların cezalandırılacağı ve bundan sonraki süreçte etkin uygulanması ve denetlenmesi için önemli adımların atıldığı haberi çiçek açtırdı tüm kadınların saçında. Daha yazılacak muhteşem gelişmeler olmasına rağmen köşe yazısı için bana ayrılan yerin sonuna geldik.

Toplumun bu kadar umutsuz olduğu bir ülkede daha güzel yazı yazmamı, yazılarımın çok mutsuz olduğunu dile getirenler için kaleme aldım bu yazımı. Yönetimi kendimize ait ve cezası olmayan tek şey hayallerimizken, hayal kurmayı unutmayalım. Vergi vermediğimiz, bedel ödemediğimiz, özgür olduğumuz, öldürülmediğimiz, sınırlandırılmadığımız tek yer hayallerimizken, onların yönetimi de başkalarının eline geçmeden hayalleri gerçeğe döndürmek için sonsuz direnç diliyorum.

İçimdeki kapı zillerine basıp kaçan çocuktan, güzel günlerin geleceği umudu ile papatyalar gönderiyorum hayallerinize…