Ortadoğu’da füze saldırıları, bombalamalar sürerken iki ay içinde İran Cumhurbaşkanı Reisi helikopter kazasında öldü. Hamas siyasi büro başkanı İsmail Haniye’ye İran’da suikast yapıldı. Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükr de Beyrut’ta öldürüldü.
İran’da yeni cumhurbaşkanı seçildi, Hamas’ın lideri değişti, Hizbullah’a yeni komutan geldi.
7 Ekim 2023’te ateşi yakılan savaş 10 ayda bölgedeki askeri güç yapısının ne kadar dengesiz olduğunu gösterdi. Vekiller aracılığıyla sürdürülen savaşlar dünyanın dikkatini bölgeye topladı. Son iki ayda da Ortadoğu’da siyasi dengeleri etkileyebilecek bir yapılanma mı var acaba?
Hamas kim? Filistin’de FKÖ- Filistin Kurtuluş Örgütü’ne karşı seçimlerde iddiaya göre İsrail’in de desteklediği bir siyasi örgüt. Askeri kanadı gittikçe gelişti ve Gazze’de tam egemen oldu. Filistin Kurtuluş Örgütü Batı Şeria’da kendi başına kaldı.
Hamas silahlı güçleri yer altında, tünellerde yaşar, oradan füze atar, yer üstünde Filistinliler ölür. Ancak savaş Hamas – İsrail savaşı olarak yorumlanır.
Mahmut Abbas Türkiye’ye hemen gelmedi diye Erdoğan’dan fırça yedi. Ağustos ortasında geleceği söylendi. Meclis tatile girdi. Şimdi olağanüstü gündemle toplanacak mecliste herhalde çoğunluğu AKP milletvekillerinden oluşan toplantıda konuşacak.
Bu çabalar Erdoğan’a itibar katmak için. Peki itibar katar mı? Erdoğan “ailesi” “kahrolsun İsrail” deyip de İsrail’e silah ve benzeri sektörlerde kullanılacak mal ihraç etmezse evet. Bugün bile başka ülkeler üzerinden ihracat yapıldığı kanıtlandı. Erdoğan’ı kimin desteklediğini ve beklentilerinin ne olduğunu 20 yıldır tüm dünya biliyor. Bu girişimlerin ana nedeni de en sade şekliyle, Erdoğan’ın yurt içinde kaybettiği siyasi desteğin yeniden kazanılması çabası.
Ortadoğu’daki değişim konusunda Erdoğan’a görev veriliyor ama değişikliğin nereye evrileceği konusunda Erdoğan’ın yanındakilerin öngörüsü çok zayıf. Gazze’nin güneyinde sıkışmış Filistinlilerin evlerinin bombalanarak yerle bir edilmesini, 40 bin kişinin öldürülmesini düşünemediler mi? Üstelik çoğunluğu kadın ve çocukların öldürülmesiyle Filistinlilerin geleceğinin darbe aldığını, yüz bin yaralı ve sakata ömür boyu bakacak bir toplumun ekonomik ve toplumsal düzen açısından gelişemeyeceğini bilmiyorlar mıydı?
Muhtemelen Erdoğan bütün bunları tahmin edebilecek bilgiye sahiptir ama geldiği noktadan geri dönüşü “maalesef” yok.
Örneğin, Türkiye için Suriyeli göçmen sorunu farklı boyutlara evriliyor. İçişleri Bakanı 729 bin oturum izinli Suriyelinin kaybolduğunu söylüyor. Ancak bu kişilerin bir kısmı devletimizin tüm olanaklarından yararlanıyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya “90 günden sonra 2 ay daha süre veriyoruz fakat bu kez verdiğimiz tüm hizmetleri askıya alıyoruz” diyor. Sayın bakan verilen tüm hizmetleri de açıklarsa memnun oluruz.
Bir konu daha var: Ali Yerlikaya, “Yükseköğretim Kurumları ile (YÖK) Kasım’da imzaladığımız protokol çerçevesinde 6 ayda 93 bin 482 yabancı üniversite öğrencisi, ikamet izinlerini Göç İdaresi’nin önüne gelip sıraya gelmeden, beklemeden, öğrenci dairelerinde bizim yetkilendirdiğimiz ekiplere müracaatlarını yapabiliyor” diyor. Yani altı ayda 94 bin Suriyeliyi öğrenci statüsünde ülkeye saldılar.
Yarın bir sorun olsa, bunu YÖK yaptı diyecekler. Örneğin Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Isparta’da bir okulda 'kurban ibadeti' anlatılırken çocukların eline bıçak verilmesine ilişkin verilen soru önergesine “Bu faaliyetleri Millî Eğitim Bakanlığı değil, Diyanet ve müftülük yaptı” dedi. Peki Diyanet ve müftülük “bağımsız” mı?
Günlük olaylar bazı 50 yıllık hesapların sadece bir noktasıdır. Gelecek on yıllar içinde Türkiye iç ve sınır ötesi gerilimlerle bambaşka çatışmaların içinde olabilir. Aman dikkat!