Reform bir şeyi iyileştirmek demektir. Köklü reform iyileştirmenin bir dönüşüme yol açması demek. Devrim de köklü bir değişim ile farklı bir yapı oluşturmak olarak yorumlanabilir. İktidarlar ve yandaşlar en ufak bir girişimi köklü reform, devrim filan diye lanse etmeye çalışıyor. Basında haber sunuşunda abartıyı anlarız. Ancak zaten çalışan, işletilen bir spor tesisini üçüncü kez açan iktidara “sporda devrim” manşeti atanların iktidardan mutlaka beklentisi vardır.
2020’den beri ülkeyi yönetenlerin “yalakalara” ek olarak kendi yandaşını yaratması bir programın parçası. Yandaş dediğimiz zaman sadece medya anlaşılmasın. Medya işi kolay; tanıdığın yüklenicilere iş verirsin, komisyonunu alırsın. Onlara ayrıca salma yaparsın, bir havuzda paraları toplarlar ve muhalif gazete, radyo ve televizyonları satın alırlar. Onları çıkmaz noktaya getirmek senin için basit bir konudur.
Üretici birlikleri iktidara biat ederse yönetici tayin edersin. Etmez ise, yasa ile yeni birlikler kurarsın, onlara fon aktarırsın. Örneğin belge verme yetkisini verirsin, etkinlik yapar onları gezdirirsin, ağırlarsın. Üretici mecburen onlara yanaşır.
Üreticiler, bankalar, barolar, kamu kuruluşları, karar mercileri, denetim kuruluşları filan derken makam, sınırlı yetki dağıtımı ile muhteris tacir, bürokrat, işadamı sistemi çalışır hale getirir. İstediğini tutarsın, istediğini içeri atarsın. Trump ister papazı hemen yollarsın, AB ister takmazsın…
Yurtdışı ilişkileri itibar için gösterişle ve dış ilişkilerde yalpayla süredursun, içeride kadere ve yönetime inancı tam olan kesim için reform programı yeniden ısıtılır. Önü reform sözleri, arkası 19 yıllık düzenin devamı. Örneğin; enflasyon mücadelesi. “Özellikle enflasyonla mücadelede beklentilerin yönetilmesi ve enflasyon adaletinin kırılması da özel bir öneme sahiptir bu amaçla kamunun yönettiği ve yönlendirdiği fiyatlardaki artışlar gerçekleşen enflasyon yerine hedef enflasyona göre yapılacaktır.”
İnandırıcı mı? Tabii ki değil! Bugüne dek enflasyon hedefi hiç tutturulamadı. Şimdi olası enflasyona göre “kamunun yönettiği ve yönlendirdiği” fiyatlar nasıl düzenlenecek. Elektrik desen özel sektörün elinde, akaryakıt da öyle. Bunlara ilişkin çiftçiye ve esnafa destek verilse, faturalarının belirli kısmını devlet üstlense daha iyi olmaz mı? Destek vermeyi unutarak, daha az zam yapacağım anlamına gelen bir vaadin neresi reform?
Bir de kartlı ödeme konusu var: “ülkemizin markası olan Troy'u ayrı bir şirket çatısı altına alıyoruz. Amacımız bu alanda muadilleri ile rekabet edebilecek güçlü bir yerli markanın oluşmasını sağlayarak dışarıya ödediğimiz komisyonları azaltmak.”
Bu ne demek? Kredi kartlarını biz verelim komisyonu biz alalım.
Sigortacılık sektöründe “Bireysel emeklilik sistemini çok daha geniş kesimlere yaygınlaştırıyoruz. Nüfusumuzun yüzde 25’ini oluşturan 18 yaş altındaki çocuklarımızın sisteme girebilmesinin önündeki engelleri kaldırıyoruz.” Bu ifade, 18 yaşına gelmemiş çocukların harçlıklarını toplayacağız demek.
“Yenilikçi ve güçlü bir sağlık endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla Sağlık Endüstrileri Başkanlığı kuruluyor. Medikal cihazlardan bioteknolojik ürünlere kadar pek çok stratejik malzemenin geliştirilmesi ve üretilmesi çalışmaları bu Başkanlığın sorumluluğunda yürütülecek.” Yani sağlık sektörü bizim ekibin kontrolünde olacak, paraları biz toplayacağız demek. Ayrıca Yazılım ve -Donanım Endüstrileri Başkanlığı da kurulacak. Reform paketinde hedef şöyle açıklanıyor: “Bu iki yeni yapı, tıpkı savunma sanayinde olduğu gibi sağlıkta ve yazılımda yerlilik oranlarının artmasına hizmet ederek yurt içi ekosistemi besleyecek ve ülkemize yeni üstünlük alanları kazandıracaktır.”
Sözün özü; nerde para hareketi varsa, onların tamamını toplama girişiminin adı reform. Kuyumculara salma yaparak yarım kilo altın toplayıp 8 milyar TL’yi hazineye aktarmanın adı reform.
Reform paketi parası olduğu varsayılan kesime, çalışan üreten kesime ise çökme planıdır.