Akademisyenler bilimsel incelemelerinden sonra önemle uyarıyorlar: “Çeşme, İzmir ve Selçuk gibi istasyonlar, 2100 yılına kadar sırasıyla 250, 220 ve 220 kurak ay yaşayacak. Kuraklık Ege Bölgesi'ndeki tarımsal ve endüstriyel faaliyetleri de olumsuz etkileyecek…”

160 yıllık verilere ve tahminlere uygun olarak oluşturulan kuraklık haritasına göre Ege Bölgesi daha da şiddetli kuraklıklar yaşayacak.
Doç. Dr. Mir Jafar Sadegh Safari, çalışmalarının, "Büyük Menderes, Küçük Menderes ve Gediz havzaları; Türkiye'nin batısında yer alan ve Ege Bölgesi olarak bilinen önemli tarımsal ve endüstriyel alanları kapsadığını” belirtmiş.

Araştırmanın Ege Bölgesi'nde gelecekte kuraklıkların hem uzunluk hem de şiddet açısından artacağını açık seçik ortaya koymaktadır!
Akademisyenler bilimsel çalışmaları sonucu bu uyarıyı nesnel verileriyle yapıyorlar. O zaman hemen önlemler alınarak yaşamımızı her alanda bu uyarılara uygun düzenlemeliyiz. Yani işi Allah’a, yağmur dualarına bırakmamalıyız! Bilim var akıl var…

Toplumsal yaşamımız nasıl etkilenecek? İnsanların günlük yaşamlarına nasıl etkisi olacak bu susuzluğun, kuraklığın?
Tarım ve sanayi sektörleriyle turizmimiz ne gibi önlemler almalıdır, neler yapmalıdırlar?

Bir adet tişört üretebilmek için 2700 litre su harcanıyor. Bir hamburger 2331 litre su tüketilerek oluşturulabilmektedir. 1 lt. Cola’nın üretim sürecinde 9 lt. su sarfiyatı yapılmaktadır. 1 kilogram sebze için 2.000 litre, 1 kilogram dana eti için ise 15.000 litre su gerekmektedir. 4 kişilik bir ailenin bulaşığı elde yıkandığı zaman 80 ile 120 litre su kullanılır.

Bunların farkında olmayabiliriz. Ancak önümüzdeki yıllar bize daha da fazlasını hiç acımadan öğretecektir.
Daha da gecikmeden bilimin, teknolojinin, aklın önerdikleri önlemleri almak zorundayız.
Önce dünyadaki su miktarı hakkında bilgilenmeliyiz.

Dünyadaki suların ancak % 2.5`i ise nehir ve göllerde tatlı su olarak bulunmaktadır. Ancak yeryüzündeki su kaynaklarının yaklaşık % 0.3'ü kullanılabilir ve içilebilir özelliktedir. Tatlı su kaynaklarının % 87`si kutuplarda ve yeraltında hapsedilmiş olup akarsularda bulunan su ise toplam su miktarının ancak ‰ 1`dir.
Ülkemiz su fakiri bir ülkedir. Sularımız hem inanılmaz miktarlarda su tüketen madencilik, tekstil, dericilik, vb. sektörlerde tüketmekteyiz hem de ticarileştirmekteyiz.

Yeni sömürgeci politikalarla itildiğimiz yol sömürge olmaktır! Sularımız, madenlerimiz, ormanlarımız, koylarımız, tarım alanlarımız hep onların ve ülkedeki işbirlikçilerinin sınıfsal çıkarları doğrultusunda kullanılmakta, yok edilmektedirler.

Dünyanın içilebilir su varlığını dört sömürgeci ele geçirmektedir. Ticarileştirebildikleri ancak içilebilir suların yüzde beşi kadardır. Bunun getirisi bile dünya petrol ticareti getirisinin yarısı kadardır!

Susuz yaşam elbette olamaz! İşte küreselleşmeyi başarmış sermaye bu yaşam kaynaklarını varlıklarına katmaktadır. Varlığını ve egemenliğini ancak böyle sürdürebilir çünkü.

Peki biz yaşamlarımızı sürdürebilmek için ne yapmalıyız?
Öncelikle tüketim toplumu olmaktan vazgeçmeliyiz. Bir tişört için 2700 litre su tüketiliyorsa varın siz bir otomobil için ne kadar su tüketiliyor hesap edin. Elbette diğer tükettiklerimiz için de yapın bu hesaplamayı.

Sularımızın ticarileştirilmelerine karşı koymalıyız. Belediyelerimizi Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği içilebilir su niteliklerine uygun suyu sağlayarak bizlere ulaştırmasına zorlamalıyız.

Sularımızın hem konutlarımızda hem de sanayi de olsun tarımda olsun en verimli şekilde kullanılması konusunda eğitimler, yatırımlar yapılmalıdır. Bunlar hem zorlanmalı hem de teşvik edilmelidirler.

Yoksa ölülerimizi bile yıkayacak suyu bulamayacağız!