Bir zamanlar, “Seni seviyorum” cümlesi, kalplerde derin bir yankı uyandırır, iki insan arasında kutsal bir bağın ifadesi olarak kabul edilirdi.
Kızlar olarak ‘bana seni seviyorum dedi’ alarmını verdiğimizde bu çok önemli bir aşama idi…
Başlardık falcı falcı dolaşmaya… Evleneceğim insan bu mu?
***
Ancak zamanla, ilişkilerin doğası evrildi ve teknolojinin hızlı ilerleyişiyle birlikte bu kavramların anlamları da değişime uğradı.
Sosyal medya insanların birbirleriyle etkileşim kurma biçimini kökten değiştirdi.
Artık birkaç tıklama ile dünyanın diğer ucundaki biriyle bağlantı kurmak mümkün oldu.
Ya da en yakın mesafede tadına bakacağın kim varsa sana gösteren bir p…….. uygulaması vardı. (Evet Tinder).
Bu erişilebilirlik, ilişkilerin dinamiklerini değiştirdi ve aşkın anlamını yozlaştırdı.
***
‘Fuck buddy’, ‘love bombing’, ‘ghosting’ gibi terimler, ilişkilerin doğasını zehirledi.
Aslında sosyal medyanın kolaylaştırdığı bu ulaşılabilirlik, paradoksal bir şekilde, insanları daha da yalnızlaştırdı.
Kadınlara sor adam yok. Adamlara sor kadın yok.
Hadi oradan!
Herkes ‘neden yalnızım?’ diye soruyor…
Teknoloji hayatımızı birçok yönden kolaylaştırsa da, insan ilişkilerinin karmaşıklığını ve derinliğini unutturdu.
Aşkın anlamını korumak ve ilişkileri hak ettiği gibi sağlıklı bir şekilde sürdürmek için gerçek insanı unutmamak, kendini değerli kılmak çok önemli.
Elinin altında bir parmak ötende biri var evet…
Ama hala çok mutsuz ve yalnızsın değil mi?
Sezen’i dinleyip kendine acıyorsun mesela…
“Seviyorum kahretsin.. Yaşadığım en deli aşksın sen” diyor ya hani…
O aşkı fiber optik kabloların ucunda bulmayı mı ümit ediyorsun?
Dur… Ne olur dur…
Bedava peynir fare kapanında.
Sevda emek ister…
Ses, koku, sana özel bir hitap yoksa... Onu hatırlatacak bir koku yoksa onun adı aşk değildir…
Parmakların boktan kirli klavyeye değil onun bir martıyı çağrıştıran beyaz parmaklarına dokunsun.
Bak o zaman hayatın nasıl yeşillenir.
Sana unutturdular ama işte aşk öyle bir şeydir.