Tarımsal üretimin sorunlarına miktar ve fiyat olarak bakarsak, fiyat sorumluluğu 5 tane zincir marketin üzerine yüklendi. Miktar eksikliği konusunda ise adres olarak stokçuların depoları gösterildi.
Erdoğan ‘ucuz ürünler tarım kredi kooperatiflerinin açacağı marketlerde satılacak’ derken, marketlerin malı nereden alacağını söylemiyor. Zannediyor ki, bin market Türkiye’deki fiyat sorununu çözecek. Her market bin kişiye hizmet etse bir milyon kişi yapar. Kalan 84 milyona umut vereceğini sanıyorsa, yanıldığını görecek. Bir zamanlar patates soğan için tanzim satışı yapmaya çalıştı, olmadı, şimdi de olmaz.
Elimde bir çalışma var: Türkiye’de Tarımın Durumu, AKP İktidarının 18 Yıllık Bilançosu.
2002-2020 yılları arasında tarım alanları yüzde 10 azalmış, ithalatımız ihracatımızdan daha fazla olmuş, tarım sektöründe çalışan sayısı yüzde 30’dan fazla azalmış.
Tarımsal istihdam incelendiği zaman 2002’de 900 bin kişi Bağ-Kur’lu iken bu rakam 2020’de 547 bin kişiye düşmüş. Azalma oranı yüzde 39. Sigortalı sayısı da yüzde 79 azalmış, 149 bin kişiden 31 bin 250 kişiye düşmüş.
Burada makineli tarımdaki gelişmenin payı olabilir ama ülke nüfusu de 65 milyondan 84 milyona çıktı. Çalışan sayısı görece artacağına azaldı. Sektörde çalışan sayısındaki dramatik azalmanın matematiksel sağlaması tarımsal üretimin gayri safi yurt içi hasıladaki payı ile yapılabilir. 2002 yılında tarımın Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı yüzde 10.2 iken 2020 yılında bu oran yüzde 6,6.
2003 ile 2020 arasında tarım sektörünün büyüme hızı ise sadece yüzde 2,87, yani ülke ortalamasının altında.
Araştırma çok ayrıntılı. Hububattan yağlara, patatesten kuru soğana, şekerden çaya, cevize, bademe, gübreden zirai ilaçlara, büyükbaş hayvandan küçükbaş hayvana kadar ithalat rakamlar var.
Araştırmayı yapan Bursa’da çiftçilikle uğraşan, AÜ Ziraat Fakültesi mezunu Orhan Sarıbal. CHP’de Tarım Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı yapmış ve halen Genel Başkan Baş Danışmanı ve CHP Bursa Milletvekili. Ekonomi Masası üyesi olarak da görev yapıyor. El kitabı niteliğindeki bu çalışma için Sarıbal’a teşekkür ediyoruz.
Araştırma sadece rakamlardan oluşmuyor, Yapılması gerekenler ve CHP’nin önerdiği çözümler de araştırmada yer alıyor.
Kanımca en önemlisi Sarıbal’ın sonsöz kısmında, birçok konuda yaptığı uyarı ve öneri; örneğin halk sağlığının ön planda tutularak tarımsal üretimin koordinasyonu, hasat zamanlarında emek gücünün organize edilmesi, yaşlıların güvenli gıdaya erişimi, mümkün olduğunca düşük riskle üretime katılmasının sağlanması, dönem dönem yaşanan gıda temini sıkıntısına seçenekli planlarla ortak üretim modeli geliştirilmesi, teşvikler…
18 yılda gübre fiyatları 6 mislinden fazla artarsa, zirai ilaçlar 8 misli, tohum 6 misli, yem 8 misli olursa ne yediğimiz ette ne de sebze ve meyvede enflasyonu durdurmak mümkün değil. İthalatla geçici bir duraklama olabilir ama sonuç değişmez. Bin değil 10 bin market açılsa, mevcut marketlerden daha ucuza ürün satmak mümkün değil.
Bunun “sahte” bir seçim vaadi gibi algılanması durumu değiştirmez. Bu ne ilk vaat ne de sonuncusu. Vatandaş iş bulabiliyor ve filesini doldurabiliyorsa açlıktan ölmez. Eğitim hakkı, sosyal gereksinmelerin karşılanması milyonlar için hayal sadece.
Reddetmek bir dert, paylaşmak başka bir yapı. Nerede para varsa iktidar orada. Fabrikaları yandaşa veren iktidar, şimdi marketçiliğe soyundu. Görünen o ki birilerini soyacaklar…