Yayın yasağı dendiği zaman sansürü anlamalıyız. Yayın yasağı mahkeme kararı ile getiriliyor. Bir de internet sitelerine erişim yasağı var ki, 2007 yılında bu yetki sadece Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve mahkemelerdeydi. 2015 yılından itibaren birçok farklı idare tarafından erişime engel yasağı talep edilebilir hale geldi. Bu kurumların başında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (BTK) var, sulh ceza hâkimlikleri, RTÜK, Din İşleri Yüksek Kurulu, Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığı gibi birçok farklı kurum ve kuruluş aracılığıyla da erişime engel olunması talebi yapılabiliyor.
Deutsche Welle’ye konuşan İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Tuğçe Duygu Köksal bu bilgiyi veriyor ve ekliyor:
"Halkın demokratik toplumda tartışma ortamına katkı sağlayan, her konuda doğru güvenilir bilgiye erişim hakkı vardır"
“İfade Özgürlüğü Derneği'nin (İFÖD) Engelli Web 2018 raporunda haberi en çok engellenen siteler listesinin başında 721 haber ile yer alan Hürriyet, ardından Sabah, T24, Sözcü ve 549 haber ile Cumhuriyet geliyor.
İFÖD'ün BM 2020 Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (EPİM) Kapsamında hazırladığı Türkiye raporunda ise, 2015'te toplamda yaklaşık 80 bin olan engellenmiş internet sitesinin, 2019 yılında yüzde 358 oranında artarak toplamda 288 bine ulaştığı belirtiliyor. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse: 2006'da sadece dört site engellenmişti.”
Raporun özeti şöyle "Engellenen haber içeriklerinin çoğu siyasi liderlere, hükûmete ve devlet kurumlarına yönelik eleştirilerden oluşmaktadır."
Bir başka çalışmada, 2020 ile Nisan 2021 tarihleri arasında yayın yasağı getirilen 658 haberin içerikleri şöyle sıralanmış: Yolsuzluk ve usulsüzlük 336 haber ile ilk sırada. Onu 308 haber ile görevi kötüye kullanma izliyor. Cinayet 34, siyasal çatışma 30 diye devam ediyor. Darp etme ve yaralama, çevre tahribatı, taciz, sabotaj, intihar, nitelikli dolandırıcılık, kumar oynama gibi kategoriler de var.
Yayın yasakları konusunda Anayasa Mahkemesinin dört başvuru nedeniyle verdiği bir kararda “basın özgürlüğünü kapsayan ifade özgürlüğünün, gazete ile düşünce ve kanaatleri açıklama, yorumlama, bilgi, haber verme haklarını kapsadığına” dikkati çekiyor.
2019’da alınan karar böyle.
Gel gelelim devletin her aşamasında kontrol etmek çabaları her geçen gün farklı yaşam alanlarına giriyor. Atatürk’e hakaret edenler ne kadar korunuyor, kollanıyor ve atamalarda dikkat çekiyorsa, bunun yansıması iktidara yakın kişilerde görülüyor. Yani birileri ayakkabı kutularını seyyar kasa olarak kullanıyorsa, kendini onlara yakın olarak gören bir sivil polis de Taksim’de Kürtçe şarkı söyleyen sokak müzisyenlerini engellerken “Meydan da sokaklar da her yer benim bölgem, yapmayacaksın" diyebiliyor.
Bunu yapan sivil polisin iyi niyetle bir işgüzarlık yaptığını kabul edebiliriz belki! Ancak bir de görevini kötüye kullananlar var. Örneğin bir polis komiserinin, bölgeden sorumlu bir yüksek rütbeli subayın uyuşturuculuk kaçakçılığı yaptığını düşünün. Üstelik devlet görevindeki etkili konumu nedeniyle yapılanı bilseniz bile, bunu kamuoyuna aktarabilme şansınız çok yüksek değildir.
Ancak habercilerin, yani gazetecilerin, basın özgürlüğü kapsamında, ifade özgürlüğünü, gazete ile düşünce ve kanaatlerini açıklama, yorumlama, bilgi, haber verme hakları vardır. Onların bunu yapması geleceğimiz için umuttur. Olmazsa olmaz bir habercilik anlayışıdır.
Gazeteniz İz’in eşine şiddet uygulayan bir hâkimin davası sürerken, bir devlet personelinin konumuna yakışmayan davranışından ötürü yaptığı habere aynı hâkimin yayın yasağı getirmeye çalışması kendi ahlaki değerinin ölçüsünü ortaya koyar.
İster hâkim, ister polis, isterse bakan olsun kimse eşine şiddet uygulayamaz. Böyle kişilerin devlette bulunması bile düşünülmemelidir.