30 Ağustos Zafer Bayramı… Yurdu işgal edilmiş, işgal güçleri tarafından eziyet gören bir halkın zaferi… Orduların başında Gazi Mustafa Kemal gibi bir dahi var. Savaşanlar, onlara yemek, silah, giysi verenler, silahlarını mermilerini taşıyanlar ise halkımız. Ayağında yırtık pantolon, altı delik postallarıyla Anadolu’da bir aslan gibi kükreyen Mehmetçikler…

Halkımız zaferden sonra yan gelip yatmadı, gece gündüz çalıştı. Tarlada, kurulan fabrikada, açılan okullarda, devletin her kademesinde… Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının gururu ile kurdukları devlet dünyada bir güneş gibi parladı. Bu inançta olanlar hala güçlü biçimde çalışmaya devam ediyorlar.

Kurtuluş Savaşı sırasında, işgal kuvvetlerinin subaylarıyla, askerleriyle bir arada oturup fotoğraf çektiren, işgal güçlerinin zaferi için dua eden hoca efendiler, imamlar da vardı.  Bu düşüncede olanların son temsilcisi de Fesli Kadir lakabı ile bildiğimiz Kadir Mısıroğlu. kendisini Ulusal Kurtuluş savaşımız hakkındaki “Keşke Yunan kazansaydı” sözleriyle anımsıyoruz. Mısıroğlu’nun İngiliz vatandaşlığı, cenazesinde yer alanlar, gömüldüğü yer, mezar taşında yazanlar başlı başına bir dizi olur.

Bugün Fesli Kadir’in yerini almak için çırpınan birçok kişi var ancak onun düşüncelerini yaşama geçirmeye çabalayan birçok yetkili de var.  
Gel gelelim bir yanda okuyanlar, çalışanlar, üretenler diğer yanda çalışmadan inanç peşinde koşanların siyasal desteğiyle iktidar olanlar ve bu kitlelerin geliriyle onları iktidardakilere inandırma düzenini yürüten “kadrolu kesim”

2020’lerin dünya dengesi 1920’lerden ne kadar farklı olabilir? O dönemdeki “itilaf devletleri” bugün yine var. O dönemde Türkiye’yi parçalayıp kaynaklarını paylaşmak isteyenler yine var. O dönemde bölgeler bir ülkeye, örneğin Fransa’ya verildiği zaman diğer devletler de örneğin İtalyanlar, İngilizler filan altyapıyı kullanacaklar ve vergi vermeyecekler diye yazıyordu. Yani o bölgede limanlar Fransa’nın kontrol ve denetiminde ama İtalyanlar, İngilizler ticaret için mal getirdiğinde liman vergisi ödemeyecek, demiryolu ağlarını serbestçe kullanabilecek.

Şimdi farklı mı? Hatta daha da serbest dolaşım, mal ve mülk alımı, fabrika kurması serbest, fakat bizim için tersi zor. Schengen vizesi tam bir geçilmez duvar.
Parasal konuda bir örnek daha vereyim: 1980 İhtilalinden sonra din adamlarının maaşları Suudi Arabistan’dan yollanırken, bugün kimlere paralar nerelerden geliyor? Ayakkabı kutuları bu işin sadece bir simgesi olabilir.  

Çalışan üreten kesim iktidarın kıskacında. Sadece kendi gençlerine eğitim olanağı açık olsun istiyorlar. Peki bu durumda gelecek kime gülecek dersiniz?
Sakın umutsuz olmasın kimse!  Halkın emek gücünü sömürenler yani parasını yiyenler, onlara baskı yapanlar gün gelir iktidardan göçerler. Onları ayakta tutan güç, onlardan alacağını alınca fırlatıp atmakta tereddüt etmez. Çalışan, üreten kitleler birlikten kuvvet doğduğuna inanıyorlarsa Zafer Bayramının temellerine bir kez daha baksınlar lütfen. Zafer Bayramı milletimize kutlu olsun.