Kadir İnanır'ın en sevdiğim filmlerindendir Tatar Ramazan. Filmin unutulmaz repliği ise "Benim adım Tatar Ramazan, ben bu oyunu bozarım" sözüdür. Filmde mert bir Anadolu delikanlısı olan Tatar Ramazan'ın hapishanede mafya-devlet iş birliğine karşı garibanları koruyup kollaması ve kötülükle mücadelesi anlatılır.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun cumartesi günü yaptığı "Helalleşmek için yola çıkıyoruz" açıklamasını duyunca bu sözler aklıma geldi. Kılıçdaroğlu bu son hamlesiyle AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden "kavga et-kutuplaştır-safları sıklaştır" diye özetleyebileceğimiz en büyük kozunu aldı.

Kılıçdaroğlu'nun tarihi çıkışına iki kesimden itiraz yükseldi. Önce AK troller twitter üzerinden #haramolsunkılıçdaroğlu etiketi adı altında rahatsızlıklarını belli ettiler.

İkinci cılız tepki ise "muhalefet esnaflığı" yaparak varlığını sürdürenlerden geldi. (Muhalefet esnafı, Ateş İlyas Başsoy'un tanımı-bu önemli mesele de ayrı bir yazının konusu)

Yaşananları anlayabilmek için filmi biraz geriye saralım. CHP'nin 2019 yerel seçim kampanyasının mimarlarından ve seçim başarısında pay sahibi olan Ateş İlyas Başsoy bakın ne diyor:

"AKP ve MHP gücünü zıtlaşmadan alıyor. Bir düşmanları kalmasa bile düşman yaratmak zorundalar. Benzer biçimde CHP içinde, “Ana Muhalefet Bakanlığı” reflekslerinde olan insanlar var. Bunlar da güçlerini zıtlaşmaktan alıyorlar. Kendi önyargılarını sivriltip kitleyi kara girdaba sürükleyen ve bundan nemalanan muhalefet esnafları var."

Başsoy, Radikal Sevgi ve Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz isimli iki kitabında AKP'nin tahterevalli siyasetini Hacivat-Karagöz örneği ile çok da güzel anlatıyor.

Karagöz oyununda bilindiği gibi sürekli bir itiş kakış ve kavga var. Oyunda kaba saba, görgüsüz, bilgisiz, cahil Karagöz ne yapıp ediyor Hacivat'la sürekli kavga ediyor ve kazanıyor. AKP son 20 yıldır Karagöz taktiği ile sürekli kavga çıkartarak amacına ulaştı. Ancak 2019 yılından bu yana CHP kurumsal olarak "Ben bu oyunda yokum" deyince AKP kurmayları siyaseti kurgulamakta biçare kaldı. Artık kavgacı, kural tanımayan, kabadayı Karagöz sahnede tek başına. Kavga edeceği bir Hacivat yok. CHP Hacivatlık yapmaktan vazgeçti.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım... Artık sevgi kazansın istiyorum…" sözleri CHP'nin aynı söylemle yoluna devam edeceğini gösteriyor.

CHP liderinin sözlerine sonuna kadar katılıyorum. Çok kavga ettik, çok yorulduk, çok yaralandık. Ülke olarak şifalanmamız, yaralarımızı sarmamız ve barışmamız gerekiyor.

Gelin son sözü yine Ateş İlyas Başsoy'a bırakalım:

"Suyun başındakileri sevmek zorunda değiliz... Radikal Sevgi herkesi sevmek, leş gibi bir trolü, gözü dönmüş diktatörleri sevmek veya “Pollyanna” olmak değil. Radikal Sevgi “çok sevmek” veya “damardan sevmek” de değil. Radikal Sevgi, “bir şekilde” karşı kampta yer alan milyonlarca insanı ötekileştirmemek, bloklaştırmamak… Sevginin köküne inmek, karşılıksız kök sevgiyi aramak ve bizi sevmemeye şartlandırılmış kitleleri anlamaya gayret etmek… Karagöz’e odaklandıkça Hacivat haline geliriz, Karagöz bizi dövdükçe de izleyici güler. Bu oyundan çıkmak gerek. Radikal Sevgi tüm seçimlerde kazanmanın anahtarı."

*****

BİZ'den HABERLER

İZ Gazete haberleri, köşe yazıları ve röportajları ile kentin nabzını tutmaya devam ediyor. Geçtiğimiz haftalarda yazarımız Gönül Soyoğul'un arka arkaya yaptığı Aytun Çıray ve Aziz Kocaoğlu röportajları çok ses getirdi. Kamuoyunda İzmir'in Kanal İstanbul'u olarak nitelendirilen Çeşme Projesi'nin tartışılması için zemin hazırladı. Nitekim röportajlarımız üzerine çok sayıda siyasetçi ve sivil toplum kuruluşu da konu hakkında görüş bildirmeye başladı.

Geçen haftanın çok konuşulan konularından biri de uzun süredir çok sesi soluğu çıkmayan İzmir Milletvekili Tuncay Özkan'ın muhabirimiz Gizem Taban ile yaptığı röportaj oldu. Özkan röportajında genel siyasetten, yerel yönetimlere, yerel basın için CHP'nin çözüm önerilerine çok sayıda soruya içtenlikle yanıt verdi. Özkan'ın, Çeşme Projesi için "bu rant projesidir" sözleri, CHP'nin projeye ilk net karşı çıkışı olarak kayda geçti.

Tuncay Özkan'ın yerel medyanın sorunlarına ilişkin yaptığı açıklama bizler için umut verici. Özkan, "Yerel medyanın sorunlarının çözümü için 3 tane projemiz var. Birincisi, kent rantında yerel medyaya pay ayırmak. Yerel yönetimlerin topladığı imar vergisinin yüzde 20’lik payının kentin medyasıyla paylaşılması. İkincisi, çalışanların özgürleştirilmesi ve sendikalı olmaları, özellikle Basın İlan Kurumu’ndan pay aktarılırken bunların gözetilmesi. Üçüncüsü de AB Medya Şartı’nın hemen yürürlüğe sokulması" ifadelerini kullandı.

Özkan'ın yerel medyanın sorunlarının çözümü için söz ettiği 3 projeyi olumlu karşılamakla birlikte, CHP'nin Marmaris'te düzenlediği Yerel Basın Çalıştayı'nda Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na sunulan İzmir modeli hakkında suskun kalmasına da bir anlam veremedim. Tuncay Özkan'ın muhabirimizin bu konu hakkındaki sorusunu "bilgi sahibi değilim" diyerek savuşturması ilginç geldi. Medya ve Kurumsal İletişimden Sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı'nın böyle bir konuda bilgisinin olmaması mümkün değil. Sanıyorum konu henüz gündeme gelmediği için Özkan bu konuda sessiz kalmayı tercih etti.

***

BİZ Dergi'nin Dikili ilçemizi mercek altına aldığı Kasım sayısı zengin içeriği ile okuyucularıyla buluştu. Dergimizdeki içerikler önümüzdeki günlerden itibaren internet sitemizde ve gazetemizde de yer alacak. BİZ'den haberler şimdilik bu kadar.

BİZ'i takip edin;

Bugüne dair sözünüz,

Gelecekte İZ'iniz olsun…

Sağlıklı kalın.

****

"TOPRAĞI BOL OLSUN"

Eski Türkler'e yani İslamiyet öncesi Türkler'e ait bir deyim "Toprağı bol olsun". Günümüzde daha çok vefat eden gayrimüslimler için iyi niyet söylemi olarak kullanılıyor.

İslamiyet öncesi dönemlerde Türkler ölülerini Kurgan adı verdikleri mezarlara koyarlarmış. Devlet idarecilerinden biri öldüğünde insanlar birer sepet toprak getirirlermiş cenazeye ve Kurgana dökerlermiş. Toprağı yüksek kurganlar, vefat edenin seveninin çok olduğunun göstergesi sayılırmış. Kurganda toprağı az olanlar sevilmeyen, zalim kişiler olarak bilinirmiş. "Toprağı bol olsun" deyimi de işte bu gelenekten geliyor.

(Kaynak; Prof. Dr. Necati Demir / Gazi Üniversitesi - Katkısı için sevgili Abdullah Mollaoğlu'na teşekkürler)