İnsanoğlu hayatı boyunca hep bir arayışta olmuş. Huzur aramış mutluluk aramış çok para kazanacağı bir iş aramış iyi bir eş aramış… Aramış da aramış.
Bu hafta sizlere arayış ve beklentilerimiz ile ilgili bir yazı yazmak istedim…
Bu konuyu seçme nedenim sosyal medyada karşımıza çıkan bazı spritüel çalışmalar yapan kişi ve kişilerin sayısının gün geçtikçe artıyor olması. Öyle bir artış var ki eski meslektaşlarımın bile bu alanda çalışmalar yaptığını görüyorum… Demek ki bu alanda çok büyük bir boşluk oluştu ve arayış var.
Mutlu olmayı arıyoruz sürekli birde huzuru ve kendimizi…
Kendimizi biliyor muyuz peki? Kendimizi ararken acaba kendimizi tanıyor muyuz?
Burada akıllara felsefenin temel sorusu olan ben kimim geliyor…
Artı ve eksi yönleriyle ben kimim sorusunu samimiyetle cevaplayacak kaç kişi var? Kim olduğunu bilen kendini tanıyan insan, nelerden mutlu olacağını nelerin onu mutsuz edeceğini bilir. Eksik yönlerini zorlayıcı yönlerini ya da kırılgan yanlarını bilir. Kendinin yanlış olan davranışlarını da bilir...
Geçmişte yaşadığımız olayları düşünürken hep “bu neden benim başıma geldi “deriz niye ben bunu yaşadım… Bakış açımız burada çok önemli ben bunu yaşayacak ne yaptım diye sorduğumuzda işler değişir… Ben bunu yaşayacak ne yaptım, sessiz mi kaldım, kurban bilincine mi girdim? Okların yönünü kendimize çevirmeyi hiç sevmiyoruz. Çünkü ben mükemmelim anlayışı çok fazla gelişmiş. Burada bir konuya açıklık getirelim mükemmel insan yoktur. Her insanın eksik yanları vardır ama geliştirmeye kendini dönüştürmeye açıktır. Eğer kendimizi bilir ve tanırsak çok fazla beklentilere ihtiyaç duymadan yaşamamız daha kolay olur. Şimdi okuyanlar şunu diyebilir; sanki hayat çok mu güzel?
Geçim sıkıntısı var istediğimiz yerlere gidemiyor istediğimiz şeyleri alamıyoruz böyle hayat mı olur? “Nasıl mutlu olalım” diyenleri duyuyorum haksız değilsiniz ama işte burada kendimize dönelim…
Bu hayata geldiğimize göre burada mutlu ve huzurlu yaşamayı oluşturan kriterleri bizler değil çevre belirliyor… Sistem sürekli çalıştıran ama az kazandıran seni köleleştiren bir sistem. Peki, benim istek ve hayallerimi sadece madde oluşturuyorsa yani lüks bir evde yaşamak son model arabaya binmek gibi o zaman istediğin yerde huzuru mutluluğu ara zaten bulmazsın…
Düşünün sağlıklı kişiler sağlığın değerini hasta olunca anlıyor. Hasta olunca en büyük zenginlik sağlıkmış diyor çünkü biliyor ki sağlık olmazsa her şey boş… Yani bizler iyi olmazsak hiçbir şey bizi mutlu edemez. Beklentiler içinde olmak bizi mutlu etmez, maddesel istekler bizi mutlu etmez…
En önemli şey hayat amacı; ben bu hayata niye geldim? Benim bu dünyada ki amacım ne?
Aslında söylemek istediğim, biraz daha içimize dönüp oraya bakmamız gerekiyor. Kendimizi sevmeliyiz. Bu sözü de çok duyuyoruz değil mi? kendimizi sevelim diyorlar ama nasıl?
Kendinizi incitmeyin, kendinizi başkaları için feda etmeyin, kendinizi hiç bir şeye adamayın.
İşte o zaman kendinizi sevebilirsiniz…
Hayat dediğimiz şey mutlu olmak için yaptığımız fedakârlıklar olmasın…
Albert Einstein çok güzel bir sözü var yazımı onunla sonlandırmak isterim;
“Mutlu bir hayat istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere ve eşyalara değil”
Ne kadar güzel ve doğru bir söz…
Beklentilere girmeyin mutlu olmanız için bir insan ya da maddiyatla alınan her hangi bir şeye ihtiyacınız yok...
Mutlu güzel yarınlara…