Her şey kendi zıddını içinde taşır. İyi kötüyü, namuslu namussuzu, güzel çirkini, beyaz siyahı… Hepsinin ayrı ayrı “taraftarı” var.

Bu çok doğal. Kimine göre güzel olan birisi, bir diğerine göre çirkin veya onun için bir başkası güzel olabilir. Bu nedenle dünyada ne kadar kadın varsa, o kadar da güzel vardır. Bu bakış açısı erkekler için de geçerli.

Siyaset ve ekonomide de durum aynı. Her görüşün bir taraftarı var. Yandaşlara verilen ihaleler “yatırım” amaçlı veriliyor. Kim için, kimin için ve niye?  Siyasetçi de bugün söylediğinin veya yaptığının tam tersini yapsa bile destekçisi “gözü kapalı” onun arkasında. Yaptığı açıklama da kitlenin yeni bakış açısı oluyor.  Bunun bir nedeni, taraftarın söylenen veya yapılanı sorgulamaması. Sorgulama olmayınca değerlendirme de olmuyor.

Siyasette muhalefet gündemi etkileyecek konuları ortaya koyamayınca, özgür basın iktidarın çizdiği politikaları takip etmek zorunda kalıyor. Örneğin, asgari ücret zammı. Ağustos ayı başından beri yandaş basında yılbaşında asgari ücret zammı ne olacak diye konuşuluyor. Kulis bilgisi olarak, şu bakanlığın, bu bakanlığın yaptığı çalışmaya göre, TÜİK’in açıklayacağı verilere göre, enflasyon tahminine göre diyerek 3 aydan fazla bir süredir televizyonların ve basının gündemini meşgul ediyor. Özgür basın da buna uydu, hesap kitap yapıyorlar filan… Oysa muhalefetin sürekli olarak neden ara zam yapılmadığını anlatması gerekmiyor mu?  Önce Merkez Bankası başkanına bu yıl ara zam yapılmasın sözünü, yanılmıyorsam şubat ayında, söylettikleri zaman neden Türkiye’yi ayağa kaldırmadılar?

Erdoğan ile yarışa girip, sen gidemedin ben Gazz’ye gideceğim, Şam’a gideceğim demek kolay.  Erdoğan benimle konuşulmasına izin verdirmiyor lafı da kolay. Neymiş, Erdoğan önce benimle konuşmazsan seninle anlaşamayız” demiş Başkan Esad’a.  Haydi beraber gidelim diyor.

Erdoğan zaten Esad ile görüşmek için kimleri araya koymadı ki?  Gidebilseydi giderdi. “Koltuk değneğine” ihtiyacı olur diye düşünen yanılır. O destekler zaten iktidar için verildi. Şimdi tüm girişimlerinde Suriye tarafından gelen yanıt aynı: önce ülkemden çık sonra konuşalım.  Muhalefet bu tür konulara değinmeden “gel beraber gidelim diyor.  Zaten mecliste kapalı oturum önerisiyle onlara meclisi toplatıp sonra bu toplanmayı saymıyoruz, dediler. Demek ki birlikte bir eylemde inandırıcı olmayacaklar.

Evet, siyasetçi seçmeni inandırmak için ne gerekirse söyle, bir başkasının ifadesi ile seçmeni kandırıp oyunu alır. Sonra bildiğini yapar. Atı alanın Üsküdar’a geçtiği günleri şimdi kimse hatırlamıyor. Yüzlerce kez ihale yasasının değiştirildiğini, infaz ve benzeri yasaların “iktidar payandaları” için değiştirildiğini, balyoz, Ergenekon gibi davalar için isimsiz ihbar mektupları ile dava açıldığını, teröristlerin gizli tanık olarak onyıllarca terörle savaşan genelkurmay başkanını mahkûm ettirdiğini, daha sonra bu tür ihbar ve gizli tanık uygulamasının değiştirildiği ve tarihin tozlu raflarına atılarak unutturulduğunu kimse hatırlamıyor olabilir.

Ne söylersen söyle ne yaparsan yap, çıkarın varsa tersini yap prensibinin önemli takipçileri var.

Halkın istediğini söyle, para kazanıyorsan tersini yapmaya devam et!

22 Yıllık iktidarı boyunca ne diliyorsa yaptı, belki de ne isteniyorsa yaptı… Şimdi yanlışları düzeltelim diyorsa ve bunu da muhalefete yüklüyorsa yine inanan bir kesimi vardır ortada.

Siyaset sahnesinde kurgulanıyor gibi gözüküyor. Öte yandan yandaşlar meydanı serbest buldu dolaşıyor. Birisi çantada kilolarca altını, diyelim ki 60 kilo, VİP’ten geçirirken yakalanıyor, yanında hizmet verdiği eski bakanı var. İspanya kendi adalarının birinde Türkiye çıkışlı gemide 4 bin kilo kokain ele geçiriyor. At eti, eşek eti yedirenin haddi hesabı yok. Bal diye glikoz şurubu satıyorlar millete… Vatandaş ne alacağını bilemiyor, zaten emekli maaşı 12 bin 500 lira.

Dürüst ile sahtekâr iç içe yaşıyor. Güçlü olan kazanıyor.

"Bir ülkede namuslular namussuzlar kadar cesur olmadıkça o ülkede kurtuluş yoktur.” sözünü kim söylediyse yüreğine sağlık.