Erdoğan’ın Amerika seyahati yandaş medya tarafından epey abartıldı, sonuçta hoş bir seda bile ortada kalmadı.
ABD Başkanı Joe Biden’le görüşmesinde Erdoğan’ın neler söyleyeceği ile başladı hikâyeler. ‘Şöyle diyecek, böyle diyecek’ filan derken görüşmenin yapılamayacağı ortaya çıktı.
Derken orada bir Türkevi açılışı yapıldı. 350 milyon dolar harcandığı söyleniyor. Yurtdışı deneyimime ve uluslararası fiyatlara göre bu para ile onun gibi en azından iki bina yapılır. Ülkemizdeki havaalanları, otoyollar, hastaneler ve köprülerin ihalelerinde fiyatların nasıl katlandığını hatırlayınca, bu bizi şaşırtmıyor.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma ise daha önceki yıllarda yaptığı konuşmalara göre daha yumuşak bulundu. Yaştan ötürü mü, yoksa konjonktürel durumdan mı orası tam belli değil.
Daha önce her türlü ‘Afgan’ı alırız, Kabil Havaalanı bizden sorulur’ yaklaşımı yerini “zaten bizde 300 bin kayıtsız Afganlı var, yenisini alamayız” söylemine bıraktı.
Türkevi açılışına Türkiye’den büyük fedakârlıklarla götürülen DİB başkanı Ali Erbaş da katıldı. Duasını okudu. Zaten Amerika’da Diyanet’in de cami külliyesi yatırımı var.
‘Türkiye neden yurtdışında yüz milyonlarca dolarlık cami yatırımı yapıyor?’ diye düşünenler kendilerine soru sorup yanıtlayabilir. Oradaki camiler ibadete uygun değil, bizim yatırımımız şarttı. Ya da oradaki yandaşlarımızı ve müritlerimizi bu mekânlarda daha rahat örgütleyebiliriz, zira Ali Erbaş’ın yollayacağı görevlilerin hepsi bizim ekipten. Amerika’dakiler de orada birinci elden görüşme yapar, gerekli talimatları alır, verir.
Amerika seyahati Joe Biden ile görüşülseydi güzel bir şov olacaktı, olmadı.
Emine Erdoğan da Afrika gezilerini kitap yapmış, eşinin yazdığı kitapla birlikte kartvizit gibi dağıtıldı. Yani bu seyahat Erdoğanların kendilerini uluslararası düzeyde tanıtmaları için vesile oldu. O konuştuğu kişiler bizimkilerin zaten kültür düzeyleri hakkında bilgi sahibi oldukları için, aldıkları kitaplardan herhalde ziyadesiyle memnun olmuşlardır.
Erdoğan’ın görüşmeleri sırasında yanında partisinin genel başkanvekili Binali Yıldırım’ın da olması görüşmelerin verimli geçmesini de sağlamıştır sanırım.
Emine Erdoğan bu seyahate giderken “Afrika Seyahatlerim” kitabının yanı sıra “Türk Mutfağı” kitabını da götürdü mü acaba? Kendisi görüştüğü “First Lady”lere Türk mutfağı üzerine kitap hediye etmek istemiş, bulamamış. Bu boşluğu doldurmak için profesörler, şefler çalışmış bu kitabı hazırlamış. Kültür ve Turizm Bakanlığı da kitabı basmış. Emine Hanım da şeflerin ve profesörlerin hazırladığı Türk Mutfağı adlı esere iki reçete ile katkı yapmış. Kimsenin bulamadığı Leblebi Helvası ile Zencefil Şerbeti.
TV8’de, bu hafta yayınlanan Masterchef programında “saray mutfağı” içerikli yemekler listesinde Leblebi Helvası da yer aldı. Tatlı ile ilgili sunumu Türk şefler değil, İtalyan şef Danilo Zanna yaptı. Danilo şef “Kültür ve Turizm Bakanlığı yurt dışı tanıtımı için bir yemek kitabı hazırladı. Çok şef, profesörler çalıştı, etkilendik.” dedi ve Emine Erdoğan’ın tarifinin Leblebi Helvası olduğunu söyledi kendi tatlı diliyle.
Kısacası bu dönemin propaganda ağırlığı Erdoğanların kitapları ve tarifleri üzerine yapılacak. Belki mitinglerde çay yerine kitap da atarlar da, milletin kafasına dank eder.
Ancak bir not vereyim; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yayınladığı Türk Mutfağında kitabında yer alan Zencefil Şerbeti Türk mutfağından değil, mali mutfağından. Mali ziyaretlerinde bizimkilere zencefil şerbeti içirmişler, onlar da hazmı güzel yaptırıyor diye kitaba koymuşlar. Bu benim iddiam değil, Emine Hanımımızın beyanı…
Erdoğan’lar devirlerinin bitimine doğru arkalarında isimlerini yaşatmak için iz bırakıyorlar bu kitaplarla. Tarifler Afrikalı da olsa, Arap da olsa önemi yok. Zaten Türklüğe yeteri kadar önem vermediler. Amerika’da Türkevinin açılışında yaptığı konuşmada şehitler, gaziler anıldı ama Atatürk’ten bir tık bile yok, Ali Erbaş gibi.
Demek ki giderlerse topluca gidecekler.