Çağlar önce insanlık, yaşamın alevini tutuşturan ateşin gücünü kavradı. Zamanın uçurumunda, mağara sakinleri ateşi en değerli hazineleri olarak değerlendirdiler ve onun titreşen parıltısını gözetmesi için bir koruyucu atadılar.
O alev o ocakta bir gün söndü. Ateşi yeniden bulma hikayesi ise, Homo Sapiens'in hayatta kalma, aşk, cinsellik, dans ve eğlenceye uzanan yolculuğunun doğuşuna işaret ediyordu. 80 bin yıl önce Homo sapiens ve Neandertaller arasındaki karşılaşma, sıra dışı olanı seçme arzusunun etkisiyle ortaya çıktı ve hem aşkın hem de ateşin keşfine yol açtı.
Anadolu'nun tarihi, Luvi Uygarlığı ve kutsal ateş geleneği ile aydınlanır. M.Ö 2 binlerde Luvi İmparatorluğu'nun başkenti Apasa, bugünkü Efes'in öncüsü olarak kabul edilen Selçuk sınırları içinde yer alıyordu. “Luvi” Hitit dilinde “ışık insanı” anlamına geliyordu. Barışçıl Luviler tarih boyunca savunma ihtiyacı hissettiler, sürekli saldırılara maruz kalmaları, bu topraklarda demirin bulunmasında etkili oldu. Anadolu’da doğan ilk demirci tanrı Heseidos Anadolu halkının düşünsel karakteristiklerini yansıtan bir kişilik kazandı. Ateşin dokunuşuyla demir dans etti. O dans teknolojik ve kültürel bir şölenin kapılarını araladı.
Her millet, ateşi kendi kültürüne mal etmeye çalışmıştır. Prometheus'un Zeus'tan çaldığı gibi, farklı topluluklarda ateşin yaratılışıyla ilgili mitler bulunur. Türklerin ateşte kurban yakma ritüeli, Gök Tanrı ile iletişim kurma arzusunu yansıtır, ateşi sadece hayatta kalmakla kalmayıp aynı zamanda gelecekten haber alma aracı olarak kullanma geçmişi uzundur. Türklerde ateş, ıskara yani ızgara üstünde yakılırdı; bir de dal parçalarını ocağın tabanına yerleştirmek için kullanılan saç ayak, "elinin körü" olarak anılırdı.
Dünyayı değiştiren kentler vardır tarihin akış yönünü değiştiren. Zaman gelir önderlerin kahramanların inanmışların tutkusu olur. Caddeleri heykellerle çeşmelerle donatılır. Yapıları anıtsal, anıtları sembol olur. Tüm dünya ona koşar yaşamak sığınmak için. Gün gelir efsane olur. Bir zamanların dünya başkenti Efes böyle bir yerdir. Bu yüzden tarih sahnesinden çekilmesine rağmen bu muazzam eserlerin günümüze ulaşması, gerçek bir mucize ve insanlığın geçmişle olan bağını yepyeni bir boyuta taşıyan büyüleyici bir mirastır.
Efes'in meclis binasının yanındaki mistik atmosferini saran Pyrtaneion, sadece kutsal ateşi değil, aynı zamanda dev bir salonun kalbinde alevlenen ateşin etrafında konumlanmış tanrı ve imparator heykellerine ev sahipliği yapmış bir anıttı. Artemis'in görkemli heykellerinin büyük bir kısmı, arkeolojik kazıların derinliklerinde Pyrtaneion'un gizemli kalıntıları arasında keşfedildi ve sonrasında müzeye taşındı. Bu yapı, tarih ve tanrıların büyülü dansının izlerini taşıyan bir arkeolojik hazinedir.
Efes'in kutsal alanındaki sürekli yanar tutulan bu ateş, sadece şehrin bağımsızlığını değil, aynı zamanda geçmişin izlerini de taşır. Kutsal alandaki dört köşeli çukur, şehrin egemenliğini temsil eden kutsal ateşin izlerini yansıtır. Efesliler, Akdeniz’de başka bir yerde şehir kuracaklarsa ilk işleri Efes'in kutsal ateşinden törenle bir ateş taşımak olurdu.
Hestia'nın koruyuculuğunda, bakirelik yemini etmiş rahibeler, gece gündüz ateşi sönmemesi için bekçilik yapar. Bu sembolik ocak, Roma'nın yaşam ve moral ateşi olan Vesta ateşini temsil ederdi. Ateşin sönmesi uğursuzluk olarak kabul edilirdi; Hestia'nın ocak ateşi aile unsurlarıyla ilgiliydi ve genellikle evlerde tapınılan bir figür olarak ailenin birlikteliği ve huzurundan sorumluydu.
Efes'teki kutsal yer, zaman içinde kiliseye dönüştürüldü, ancak kentin bağımsızlık sembolü olan ateşin izleri hala meclis binasının sağ tarafında Hestia'nın korumasında parlıyor. Ancak, rivayete göre bu kutsal ateş, MS 4. yüzyıl civarında Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Theodosius tarafından tamamen söndürüldü. Bu da zavallı Vesta bakirelerinin hem sefasının hem de cefasının sona erdiği bir dönemi işaret eder.
Efes'i gezdiğinizde tapınak kalıntıları arasında sadece antik taşlara değil Prometheus ve Epimetheus: Akıl ile Cehaletin Karşılaşmasına tanıklık edeceksiniz.
Prometheus, insanlığa ateşi hediye ederek sadece isminin anlamıyla "öngören" i temsil etmekle kalmaz, aynı zamanda felsefi bilgeliği anımsatır. Prometheus'un kardeşi Epimetheus ise adeta akıl üzerinden tanımlanan bir figürdür. Epimetheus'un ismi "sonradan gören" anlamına gelir, bu da insanın cehaletini simgeler.
Prometheus ve Epimetheus, ateş ve bilgelik arasında bir zıtlık yaratırlar. Efes'in Ateş Savaşı, bu zıtlığı derin bir metaforla işleyerek akıl ile cehaletin savaşını anlatır. Kentin nasıl yönetildiği, aydınlanma ve ışığın rolü bu eşsiz mücadelede ön plana çıkar.
Bu öykü, insanlığın bilgelikle aydınlanma serüvenini anlatarak, akıl ile cehalet arasındaki savaşı zengin bir metaforla sunar. Batı Anadolu topraklarına yerleşen Luviler gibi, Anadolu insanı da hep ışıkla özdeşleşti.
Sizce bu ezeli ebedi savaşın galibi kim olur? Işıltılı zihinler mi yoksa gölgeyi hükmetmeye çalışan karanlık mı?