Çevre Haftası İzmir’ de oldukça etkin ve nitelikli olarak değerlendirildi. İzmir Mimarlık Merkezi önünde her gün ekolojik bir tema ile “GEZİ” nöbeti tutanları kutluyorum.
Bu etkinlikler sırasında, işçi sınıfından yakınanlar oldu. Sendikaların ekolojik mücadeleye yabancılığından sözler edildi. Hatta ekolojistlere karşıtlıklarından söz edildi! İşçiler ve onların her renkten sendikaları ekolojik tepkilere neden karşıydılar?
İşsizliğin yıkıcı varlığının işçilerin bu şekilde tavır almalarına neden olduğu dile getirildi. Ekmek parası, gelecek kaygısı diye sıralandı nedenler. Patronların, artık sarılık olmuş sendikalarla iş birliği de söylendi...
Oysa nesnel ve bilimsel gerçek bunun tam tersini söylüyor. Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi! Nice yapılmış bilimsel çalışma var. Prof. Dr. Kenan Kaynaş’ın Ziraat Fakültesi Dekanı iken yaptırdığı araştırma sonuçları çok çarpıcı tehlikelere işaret ediyor!
Kazdağları’ nda yapılmak istenen altın madenciliği sadece ekolojik yıkımla kalmayacaktır. Ülkede işsizlik, yoksulluk, tarımsal kıtlık, iç savaş olasılığının artışı gibi sonuçları da olacaktır.
Balıkesir ve Çanakkale illerimizde yaklaşık 450-500 bin kişi tarım, hayvancılık, seracılık ve bunların ürünlerinin işlenmesi, pazarlanmasıyla geçimlerini sağlamaktadırlar. Bu üretim ve pazarlama faaliyetleri sonunda halkın bir yılda verdiği vergiyi, Kazdağları’nda madencilik yapan şirketler on sekiz yılda ancak verebileceklerdir! Kendileri ne kadar beyanda bulunurlar ve lütfederlerse...
Oysa bu madencilerin yok edeceği üretim alanlarını bir daha geriye kazanmak mümkün değildir. On sekiz yılda yok edilen yaşamı bir daha geri getirmek olası değildir. Ağır metallerle zehirlenmiş topraklar, yok edilmiş ormanlar, sonsuza kadar kirletilmiş sularla baş başa kalınacaktır.
Madencilerin on sekiz yıllık ekolojik yıkım ve talanı, yağması sonucu işsiz kalacak 450-500 bin işsiz. Tarımsal alanlarda çalışanlar, seralarda, arı kovanlarında, mandıralarda yüz binlerce işsiz ve göç!
Birleşmiş Milletler verilerine göre böylesi madencilik faaliyetleri yürütülen ülkelerde diğer ülkelere göre kırk kat daha fazla iç savaş olasılığı!...
Evet, ekolojistlere karşı çıkar ve gününüzü köle ücretleriyle geçiştirebilirsiniz. Ancak kurtulamaz ve yaşadı sayılamazsınız. Ülkeniz tam sömürgeleşirken emekçiler de iyice köleleşirler. Gelecek nesillerinize sömürge bir ülke ve köleliğinizi miras bırakırsınız.
Hani altınlarımız çıkarılacaktı da dış borçlardan kurtulacaktık? Zenginleşecek ve refah içinde yaşayacaktık?
Altınlar, çinkolar çıkartıldı, enerji santralleri her türlüsüyle kuruldu. Artık karpuzu alabilen dilimle alıyor. Taneyle biber ve meyve alır olduk.
Hollanda hem tarımda egemen hem de altın çıkartılanlar da dahil 152 ülkenin merkez Bankalarının toplam altın stoklarından fazla altına sahiptir.
Ekolojik ve emek sömürüsü birlikte yürütülür. Ekolojik olarak yağmalanan ülkelere bakın. Yaşam tüm canlılığıyla yok edildiği gibi toplumlar da kültürleriyle birlikte yozlaştırılarak köleleştiriliyorlar.
Dünyanın en verimli tarım topraklarına sahip Somali’de halk açlıktan kırılıyor. Ancak tüm tarım alanlarında kahve üretimi yaptıran dünya devi kahve firmasıyla işbirlikçileri zenginleşiyorlar.
“Tespit edilmiş petrol rezervleri yaklaşık 37 milyar varil olan Nijerya, dünyadaki rezervlerin yüzde 3,1'ine sahip. Ham petrol üretiminde dünyanın ilk 15 ülkesi arasında bulunan Nijerya, dünyada en fazla petrol rezervine sahip 8'inci ülke ve petrol ihracatı bakımından da 6'ncı sırada yer alıyor.” Nijerya’nın yoksulluğu ve şiddet sarmalında nasıl boğulmakta olduğunu anlatmaya gerek var mı? Akaryakıtın da karaborsa ve yol kıyılarında küçük el bidonlarıyla satıldığı cabası...
Ülkemiz vahşi sömürge madenciliği, enerji yatırımları, kirletici ve ekolojik yıkıma neden olan sanayilerin işgaline açılmıştır. Ekolojistlerin yanında yer almak zamanıdır. Bunu derhal gerçekleştirmesi gereken sınıf da işçi sınıfıdır. Emekçiler birleşerek bağımsız bir ülkede insanca ve özgür yaşayabilirler. Sendikalar bunu bilmeli ve işçiler bu bilinci de taşımalıdırlar.
Kurtuluş yok tek başına diyoruz ya işte öyle... Ya ekolojistlerle ya da köleliğe devam!