Prof. Dr. Kural, İzmirli sanatçı Sezen Aksu’nun sigaralı görüntüsünü öğrencilerine gösterip, “Bu kadın sigara tanıtımı için milyon dolarlar alıyor. Eğer benden önce ölürse cenazesine gideceğim. ‘İmam nasıl tanırdınız?’ diye sorduğunda ‘Kötü tanıyorum!’ , ‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?’ diye sorduğunda da ‘Etmiyorum!’ diyeceğim. Sigara içen kimseye hakkımı helal etmiyorum” demişti.
Bu yazıma, “ölünün arkasından konuşulmaz” diyerek tepki gösterecekler için bizzat Prof. Dr. Orhan Kural’ın kendi sözleriyle set çekerek başladım.
Algı operasyonlarıyla bakın nasıl da kahramanlar yaratılıyor her konuda; bu da ‘çevreci’si.
Popüler isimlere dava açması, kendisinin ‘çevreci’ olduğunun duyurulup, yaygınlaştırılması için bir zorunluluk olduğu için de sanatçı Sıla GENÇOĞLU hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunuyor. Sanatçının suçu, Karanfil şarkısında beş defa sigara içmeye özendirici söz söylemekmiş. Cem Yılmaz’ı açtığı davalarla bezdirmiştir. Daha daha kimler var böyle...
Milliyetçi duyguları da gıdıklaması görevlerinden biridir. Öyle ya ülkeyi talan eden sömürgeci altın madencilerini savunduğunu perdelemesi gerekmektedir. Lüleburgaz ilçesinde, lise öğrencilerine seminer veren Prof. Dr. Orhan Kural, "Şehitlerimiz dururken, maalesef 300 bin dolar vererek, şımarık bir şekilde özel uçakla Brezilya’ya dönen, vergi vermeyen futbolcu için heykel yaptırdık. Alex için yaptırılan heykelden dolayı Çanakkale şehitlerinin kemikleri sızlamıştır” der. Çok ince düşünceli, planlı, programlı olan Prof. Dr. Kural, Cenaze töreninin de nasıl olması gerektiğini ayrıntılı şekilde vasiyet eder: “Kürk giyenlerin, aktif avcılık ve hayvan ticareti yapanların cenazesine gelmemesini” ister ve cenazesi için kimsenin canlı çiçek getirmemesini de rica eder.
Peki, Prof. Kural gerçekten tanıtıldığı ve pazarlandığı gibi ‘çevreci’ midir?
Hoca, altın madenciliğini ve altın madencilerini sonuna kadar savunur. Hani şu sömürgelerde sömürgeciler ve işbirlikçileriyle yapılan altın madenciliğini...
Sigara dumanına karşı ol, termik santral bacalarına karşı olma! Doğa, kurduyla kuşuyla, çiçeğiyle böceğiyle katledilsin ama cenazesine canlı çiçek ile kürk giyenler gelmesin!
Sigaranın kanserojen oluşu nedeniyle karşı çık ama altın madenciliğinden geriye kalan milyonlarca ve milyonlarca ton tehlikeli atık olan ağır metal atıklarını görmezden gel!
Alex’e, Çanakkale Şehitleri adına tepki göster ama, FETÖ’cülükten aranan Akın İpek’in altın madenciliği yapan Koza Madencilik şirketini savun! Hem de nerede? Yine Akın İpek’in Bugün Gazetesi ve Bugün TV’sinde! Hani Bergama köylülerinin altın madenine karşı mücadeleleri sırasında tosuncuklarıyla direnen halka taşlı, yumurtalı saldırıyı düzenleyen Akın İpek’in gazete ve TV’sinde. Hani FETÖ’cülükten aranırken İngiltere’de sefa süren, Fethullah Gülen’in “Evlâd-ı maneviyem” dediği Akın İpek’in gazete ve televizyonunda. Çevre mücadelesi veren köylülere ve halka karşı FETÖ’cülerle elele...
Altın madenciliğinin neden Avrupa’da yapılmadığını, SSCB’nin siyasal olarak ayrışmasından sonra, Almanya Federal Cumhuriyetiyle bütünleşen Demokratik Alman Cumhuriyeti’ndeki deneme amaçlı ve yılda sadece sekiz kg. altın üretilen altın madeninin bu birleşme sonrası derhal ve ilk iş olarak neden kapatıldığını anlatabildi mi Prof. Kural?
Kütahya Dulkadirli’deki gümüş madeninde yaşanan siyanür havuzu faciasına rağmen, siyanürün zararsızlığını kanıtlama çabalarını sürdüren, bildiği doğruları söylemeyen Prof. Dr. Orhan Kural mı çevreci?
Bu konuda doğruyu gazeteci dostum Özer Akdemir yazdı:
“...Biz söyleyelim onu zahmete sokmadan: Etibank’ın 100. Yıl Eti Gümüş İşletmeleri’ nin faaliyete geçmesinin üzerinden 10 yıl geçmeden, 56 köylü akciğer, mide, kalın bağırsak kanserlerinden yaşamını yitirdi. Birbiri ardına gelen bu kanserli ölümler üzerine köyün önemli kısmı çareyi göç etmekte buldu. Sağlık Müdürlüğü’nün isteği üzerine 1993’te köyde araştırma yapan Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi’ nden Prof. Dr. Necla Özdemir’in raporu bu durumu tespit etti...”
İkinci Barış Harekâtında tek mermi atılmadan Türkiye’ye teslim edilen Kıbrıs, Lefke, Gemikonağı’ndaki altın madenleri gibi siyanür liçi ile çalışan ve tek farkı altın yerine bakır üretilen CMC’nin geride bıraktığı yaşamın yok edildiği alandan neden söz edemez Prof. Dr. Kural? Neden orada doğalın beş katı Alzheimer’li hasta ve ölümlerin yüzde kırkının kanserden olduğunu patronunun gazetesinde, televizyonunda dile getiremez?
O altın madenlerinin olduğu alanlarda yaşam tümüyle yok edilmektedir. Cehennem çukurları açılmaktadır; bin metre çapında ve dört yüz metre derinliğinde çukurlar! Ormanlar, doğal bitki örtüsü, doğal hayvan varlığı bütünüyle yok edilmektedir. Tüm bunlar ülkemizi yağmalayan sömürgeci şirketler ve onların yerli işbirlikçisi iktidar sınıfları çıkarınadır.
Ama Prof. Dr. Kural, sigara dumanına karşıdır, kürk giyilmesine karşıdır! Ya termik santrallerde yakılan kömürlerin gaz atıklarından ölenler? Ya ağır metallerden ölen tüm canlılar? Ölsünler ama kürklerini giymeyin. Doğal bitki örtüsü yok olsun ama siz Hoca’nın cenazesine canlı çiçek göndermeyin.
İyi bilmezdik! Hakkımızı helâl etmiyoruz!
Altın madenine gömülmesi ve kabrine de siyanür havuzunda bir maşrapa su dökülmesi uygundur.
Gömün gitsin!