İzmir'in Menderes ilçesinde, toprak altındaki sırlarla dolu geçmişe uzanan kazılar, Klaros'un dünyanın en eski kehanet merkezi olduğunu açığa çıkardı.
Bu antik kehanet yeri, sadece geleceği öngörmekle kalmayıp aynı zamanda insanlığın bilicilik serüveninde çığır açtı. Ayın şefkatini simgeleyen Kâhin Manto'nun kehaneti, "Talih cesurları sever" ilkesiyle sadece geleceği aydınlatmakla kalmayıp onu şekillendirmeyi kutsal kıldı. Klaros'un gizemli kadını, bilgelik ve cesaretin mistik bir birleşimiyle tarihin derinliklerindeki mirasa dokunuyor, iz bırakıyor.
Thebai'nin köklü soyundan gelen Manto, ünlü bir kâhinin kızı olarak Delphi'ye seyahat eder. Babası yolda hayatını kaybedince, Manto ve Thebai halkı Apollon'un himayesine sığınır. Apollon, bu topluluğu Anadolu'ya gönderir ve Manto'ya kendi adına bir kehanet merkezi kurma görevi verir. Her sabah Thebai'yi özleyerek gözyaşı döken Manto, bu duygusal anı kaynağa dönüştürür; gözyaşları, tanrısına verdiği sözü hatırlatır. Manto'nun gözyaşlarından doğan kutsal pınarın üzerine Apollon Tapınağı inşa edilir.
Manto’dan önce Anadolu’da bir başka ünlü prenses Truvalı Kasandra idi. Kassandra'nın arzusu geleceği bilmek ve rahibe olmaktı. Tanrı Apollon, bu güzel kıza bu isteğini gerçekleştirebileceği bir teklif sundu. Kassandra, geleceği görmek için Apollon'un teklifini kabul etti ancak onunla birlikte olmayı reddetti. Apollon, sinirlenerek Kassandra'yı lanetledi: Geleceği görecek, ancak kimseyi inandıramayacak ve bir rahibe olamayacaktı.
Truva Savaşı sırasında Kassandra, ağabeyi Hektor'u kaybederken, Troya Atı'nın getireceği tehlikeye dair uyarılarda bulunsa da dinlenmez. Bu lanet, onun trajik kaderini ve çevresini uyarma çabalarının boşa çıkışını simgeler.
Anadolulu ozan Homeros'un, İlyada Destanı'nda Truva Savaşı'nı anlatması, belki de dünyanın ilk edebi eserini burada yazdığını düşündürür. Klaros'ta bulunan Kültür Sanat Fabrikası’nda sergilenen Homeros heykeli, bu teoriyi destekleyen güçlü bir delil olarak karşımıza çıkar. Homeros'un Klaros'la bir bağı olabilir mi, bilinmez, ancak bu mistik öykünün derinlikleri, Anadolu'nun antik tarihini sıra dışı bir şekilde aydınlatır.
İzmir’in kuruluş öyküsü
İzmir’in kuruluş öyküsü de bu sıra dışı öykülerin en ilgincidir. İskender'in komutanı Lysimakhos, randevusuz bir şekilde Smyrna'dan Klaros'a gelir ve başrahibe İskender'in Pagos Dağı’nda gördüğü rüyasını yorumlatmak ve kehanet başvurusu yapmak istediğini söyler. Ancak başrahip, tanrıya randevusuz başvurunun mümkün olmadığını belirtir. Lysimakhos'un "Siz İskender’in kim olduğunu bilmiyorsunuz! Şu an yolda, güneye doğru ilerliyor, yakında burada olacak" demesi üzerine Manto, hemen tanrıya danışır ve olumlu yanıt alır: "Meles Çayı dışında kuracağın kentte senden sonra yaşayacak olan halk üç kat daha mutlu olacak."
Bu beklenmedik buluşma, sadece şehrin tarihi değil, aynı zamanda kaderini de belirler. Bu mistik başlangıç, İzmirlileri barışçıl ve mutlu insanlar yapacak olan eşsiz bir kehaneti içerir. Tarihin gizemli dokusunu taşıyan bu öykü, İzmir'in sakin ve huzurlu atmosferini yaratmış, geçmişten günümüze uzanan bu efsanevi mirasıyla şehri benzersiz kılmıştır.
Klaros isminin Luvi dilinde iskele, kıyı anlamına gelen ‘Kalara’ dan geldiği sanılmaktadır. Antik dünyanın ilk yazıtlı tapınağı, her sınıftan ve her bölgeden başvuru kabul etmesiyle dünya vatandaşlığı kavramının uygulandığı yerlerden biriydi. Klaros'taki merkezde kehanetler, ergenliğe yeni girmiş olan 7 genç kız ve 7 erkeğin dolunay zamanı ay göğe yükseldikten sonra meşale ışığında ellerinde defne yapraklarını sallayarak sunağın ve tapınağın önündeki devasa Leto, Apollon ve Artemis heykellerinin önüne gelmesi ve burada tanrıya ilahiler okuması suretiyle yapılırdı.
Apollon Tapınağının altında iki oda vardı, ön ve arka oda. Ön odaya rahipler gelir, gelecekle ilgili bilgi almak isteyenlerin sorularını kâhine ulaştırırdı. Kâhin ise arka odada beklerdi. Kâhin gelecek ile ilgili bilgi vermeden bir şey yemez içmezdi. Cevap vereceği gün, kentten çıkan kutsal sudan içerek orucunu bozardı. Bozduktan sonra cevabını verir, rahibin yazmanı da verilen cevabı yazardı.
Bugün, o tapınağın odalarının üst kemerlerinin suya yansıması, geometrik ve döngüsel bir sanat eseri gibi görünüyor. Elbette, o 7 metre büyüklüğündeki heykellerin kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılması da adeta bir mucize.
Antik ozanların ‘ışıklı Klaros’ diye övgüler yazdığı yer, gerçekten görülmeye değer. Klaros, sadece tarihle değil, gizemli kehanetleriyle de dokunmuş bir antik kent olarak, her dönemde ilgi çekmeye devam etmiştir. Bugün burayı hala ziyaret edenler, bu antik yerin gizemli enerjisiyle adeta bütünleşiyor. Milattan sonra 7. yüzyılda terkedildiği düşünülen kent, aslında 2024'te bile Klaros'a olan inançla dolup taşan ziyaretçilere ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin ilk arkeoparkı da ören yerinde bulunmakta. Burada çıkan eserlerin mulaj çalışmaları, yani birebir kopyalarını da görebilirsiniz.
Klaros'un yanı başındaki Menderes, mis kokulu mandalinaların yetiştiği, yeşil ve mavinin kucaklaştığı plajlarıyla İzmir'in yükselen turizm cennetlerinden birine dönüşmüş durumda. Kışın giderseniz tapınağın sular altında kaldığını tanıklı edebilirsiniz. Haydi, yolunuzu düşürün, bu mistik atmosferde dilekler gerçeğe dönüşüyor. Gökyüzü ile denizin buluştuğu bu gizemli yerde, umutlarınızı ve sorularınızı Manto’nun gözyaşlarına bırakın ve kehanetin sırlı dokunuşunu hissedin. Klaros'un büyüsü sizi bekliyor; kaderinizi şekillendirme cesaretine teslim olun!