Latife Hanım… İzmir’in sıcak meltemleriyle büyümüş, Uşakizade Köşkü’nün taş duvarları arasında şekillenmiş bir kadın. Basmane’nin hareketli sokaklarında geçen çocukluğu, onun yaşamına bir Ege zarafeti kattı.

Varlıklı bir tüccar ailesinin kızıydı ama yalnızca zengin değil, aynı zamanda kültürlüydü. Batı’da eğitim almış, birkaç dil bilen, güzelliği ve zekâsıyla hayranlık uyandıran bir kişilikti.

Cesareti ise herkesi etkileyen en güçlü yanlarından biriydi. O, yalnızca bir kadın değil, Cumhuriyet’in taşıdığı değerlerin simgesiydi.

Mustafa Kemal’le yolları kesiştiğinde, bu karşılaşma yalnızca Latife’nin değil, bir ulusun da kaderini değiştirdi. O artık sadece İzmir’in değil, modern Türkiye’nin en önemli kadın figürlerinden biriydi.

Bir gece, Göztepe’deki yazlık köşkte Atatürk aniden Latife’ye döndü ve “Bir fayton hazırlat, gece İzmir’i görelim,” dedi. Fayton geldiğinde, sürücünün sık sık kamçı kullandığını gören Atatürk dayanamadı. Dizginleri devraldı ve kamçıya ihtiyaç duymadan, sakin hareketlerle atları yönetti. Ardından sürücüye dönüp şu sözleri söyledi:

“Bak, hiç kamçı kullanmadan atları nasıl yönettiğimi görüyor musun? Şefkatle, anlayışla ve ne yapacağını bilerek… Bir milleti yönetmek de böyle olmalı. Zorlamadan, incitmeden, yol göstererek.”

Latife, Atatürk’ün bu zarif tavrına hayranlıkla baktı. O, yalnızca bir önder değil, insan sevgisiyle dolu bir liderdi.

Yıllar sonra, İstanbul’daki evinde Latife Hanım’a ne istediği sorulduğunda şu cevabı verdi:
“Ankara’da bir çiçekçiden yalnızca bir beyaz gül al. Onu Anıtkabir’e götür, Mustafa Kemal’in huzurunda bırak. Kimden geldiğini o an anlayacak. Ama sen yine de ‘Bunu Latife gönderdi,’ diyebilir misin?”

Latife’nin bu isteği, Mustafa Kemal’e olan sevgisinin sessiz ama derin bir ifadesiydi. O  beyaz gül, bir aşkın zarif vedası olarak tarihe kazındı.

Bugün, Latife Hanım’ın çocukluk kahkahalarının yankılandığı Basmane’deki 40 odalı konak hâlâ geçmişin hatıralarını taşıyor. Belki de yeniden hayata kazandırılabilir. Kamulaştırılabilir. Bu zarif yapının duvarları, yeni nesillere Cumhuriyet’in ve Latife Hanım’ın öyküsünü fısıldamaya devam edebilir.

Mütevazı bir helvacılıkla başlayıp halıcılık, kervan taşımacılığı ve deniz yollarını işleten, hatta Amerika ve İngiltere borsalarına kadar uzanan başarısıyla Uşakizade ailesinin konağı, Halit Ziya Uşaklıgil’in teyyare piyangosundan çıkan parayla doğu kanadını onarma hayalini taşıyan, tarih kokan bir yapıydı.

O konak, İzmir’in yüreğinde açan bir beyaz gül gibi yeniden canlanabilir. Ve bir daha asla solmaz…

Issız Konak

Bir zamanlar camları öpen güneş,
O anı hatırlıyor mu? şimdi
Zaman durmuş,
Kaldırımlarında yağmur
trenlere küsmüş suskun,
Bir beyaz gül vedası gibisin, zarif ve ince
Kifayetsizce sevmektesin
Öyle mi?