Çok doğru: İnsan söylediklerinin kölesi, söylemediklerinin efendisidir. Evet ama aynı insan söylediklerinden sorumlu olduğu kadar söylemediklerinden de sorumludur. O yüzden, liyakat sözcüğü şu sıralarda hazır sık sık kullanılırken “söylemezsem olmaz” dediklerimi söylemek istiyorum.
Liyakat ve donanım sözcükleri özellikle muhalefet partilerinin ağzında. İddialarına bakılırsa, iktidar partisinin önemli devlet görevlerine getirdiği hemen bütün bürokratlar donanımsız ve o yerlerin adamı değil. Yetersizler. Liyakatle, o işi çok iyi bildiklerinden filan değil, yandaş oldukları için getirilmişlerdir.
Doğru mu? Doğru. Katılıyorum. Emekli bir eğitimci olarak uzmanı olduğum alanlara bakıyorum ve bu iktidarın yirmi yılda milli eğitimi ne hale getirdiğini “tarifsiz acılar içinde” görüyorum. En başta milliliği kalmamış bir kere! Tepesine atanan “bakan”ı bile eğitim kökenli değil. Her şey el yordamıyla götürülüyor. Dökülüyor.
Ekonomist değilim ki paramızın nasıl pula döndürüldüğünü, maliyeci değilim ki kur korumalı mevduat ile zenginin nasıl daha zengin edildiğini söyleyeyim. Ama ülkemizin önemli bir kentinde ve o kentin dillere destan bir ilçesinde yaşıyorum. O ilçenin belediyesine vergi verip hizmet alıyorum. Aldığım hizmetin nitelikli olmasını isteme hakkımı burada söylemeyi gereksiz buluyorum. Tabiatıyla, hizmetin nitelikli olabilmesi için o hizmeti vereceklerin de o görevlere liyakatle ve donanımları tam getirilmiş olduklarını düşünüyorum.
Emekli bir eğitimci olmanın yanında hasbelkader özellikle çocuk edebiyatı dalında 100’ün çok üstünde kitaba imza atmış biri olarak belediyemden beklentim ne olabilir? Hiç! Ama ben, burada uzun yıllar yaşamış Tarık Dursun K.’nın “manevi oğlu”ysam ve yaşamının en yakın tanıklarından biriysem belediye nezdinde bunun bir karşılığı olmalı, öyle değil mi? Yok demek ki!
Lafın lastiğini çekmeden öyleyse: Karşıyaka Belediyesi, Bostanlı Güzel Sanatlar Parkı’nda 15 Eylül akşamı C. Yücel’i, M. İzgü’yü ve Tarık Dursun K.’yı andı. Kimlerle andı? C. Yücel’i kızı anlattı. M. İzgü’yü onu yakından tanıyan bir mizah yazarı değil de onunla zaman zaman şöyle böyle hasbihal etmiş başka biri. Tarık Dursun K.’yı ise hayatının son on yılındaki yazlarını geçirdiği Foça’da tanıyan A. Önel… Peki, bu “anma programı”nı kim yönetti? Belediyedeki görevinin ne olduğunu bilmediğim (vardır mutlaka) tiyatrocu H. Işık… H. Işık benim Tarık Dursun K.’nın en yakınında biri olduğumu bilmiyor. Herkes biliyor, o bilmiyor. Bilse, A. Önel’i ta Foça’dan çağırmak yerine Tarık Dursun K.’yı ciğerlerine kadar bilen birini çağırırdı. Konumuz neydi? Liyakat ve donanım.
Sahi, biz iktidar partisini neden eleştiriyoruz? Neden kızıp öfkeleniyoruz?