İnsan dediğimiz varlığın kendini bildiği zamanlardan başlayan en büyük çaresizliği geleceğini bilmemesi oldu. Bu nedenle mutlak bir kabul ediş ve itaatle bütün varlığını tanrısal iradeye bağlayarak sıyrılmak istedi bu çaresizliğinden.
Coğrafya ne kadar sarp ise Tanrılar o kadar acımasızdı. Tanrıların merhametsizce hükmettiği arenada, ırmaklar ne kadar vahşi ise dinlerin günahları da o kadar hoyrat ve insafsızdı.
Günümüzde delice ve meşelerden oluşan doğal bitki örtüsüyle kaplı bir yamaç tepede, Aigai antik kenti neredeyse el değmemiş gibi bekliyor ziyaretçilerini.
Gelin, antik çağın sırlarını birlikte keşfedelim.
Yolu düşen herkesin etkileneceği çok keyifli bir yürüyüş yolu var kentin. Yol ağaçlar arasından ilerliyor, sonuna doğru dağlar da muhteşem bir manzara ile size eşlik ediyor.
Tepeye doğru ilerleyip merdivenleri çıktığınızda kutsal alana ulaşıyorsunuz. Harika manzara da tam olarak burada. Özellikle Aigai'nin atmosferi, Apollon tapınağında adeta gelecekten gelen sırların fısıldandığı bir romantizmle sarhoş edici.
Mermerde oyulmuş gladyatör kıyafeti ile meclis binası geçmişin heybetini yansıtırken, Apollon tapınağının çevresindeki Zeus ve Athena'ya ait buluntular, tarihle iç içe geçmiş bir atmosfer sunuyor. Ziyaretçiler, doğanın kucağında, el değmemiş bir yolculuğa çıkarken Apollon tapınağının doruklarına tırmandıklarında, manzara sadece gözleri değil, ruhları da etkisi altına alıyor. Keçilerin hükmettiği bu antik kentte, Apollon'un tapınağından ayakta kalan sütunlar gizemli mesajlarla dolu, tarih ve doğaseverleri büyüleyen bir geçit gibi.
Aigai kehanet geleneği, toplumların yaşamını etkileyen ve büyük ilgi uyandıran bir kültürel fenomen olarak öne çıkıyor.
Polles, antik çağın en ünlü kuş kahinlerinden biri olarak tapınağın merdivenlerinde soluk alıp veren taşların üzerinde hatiplik yapmış mıdır? Onun bilgelik dolu sözleri, geleceğin perdelerini aralayarak dinleyenleri büyüleyen bir şölen gibi yankılanmış olabilir mi? Mümkün. Çünkü o dönemde Aigai (Köseler) kentinde yaşayan ve Polles olarak bilinen bu kâhin, özellikle Apollon Khresterios tapınağıyla ve kaliteli dokuma ürünleriyle ünlüydü. Ancak, Polles'in yaşamı hakkında çok az bilgiye sahibiz ve yazdığı eserler günümüze ulaşmamıştır.
İ.S. X. yüzyıl sonlarında kaleme alınan ama kimin tarafından yazıldığı bilinmeyen Suda (veya Suidas) adlı ünlü ansiklopedik eserde Aigai’lı Polles’e ayrılmış olan madde şöyledir: “Küçük Asya’nın Magnesia ile Smyrna kentleri arasında yer alan Aigai kentinden bir filozof. Şu eserleri yazmıştır: Alâmetler (Semboller), Kehanetler, Kuşlardan Elde Edilen Kehanetler, Aritmetik, Tedaviler (Reçeteler), Homeros’a Göre Kahinlik, Etrüsklerler’de Kahinlik; Tıbbî Semboller, Ağaçkakan Hakkında; Sevgi ve Nefretler, Yıldırımlar ve Bunların Gözlenmesi ve diğerleri …” *
Kuş bilicileri o dönemde sadece gelecekten haber vermezlerdi. Önemli olan, yaşanılan anda ve sonrasında doğru davranışın ne olacağının belirlenmesiydi. Tanrıların o anla ilgili bir mesajı vardı ve kuşlar o mesajın taşıyıcılarıydılar.
Kuşların uçuşu, ötüşleri, hatta diğer hayvanların davranışları, bir tür kehanet veya işaret olarak değerlendirilirdi. Romalılar, bu görevi yerine getirmek üzere "augurlar" adlı rahipleri görevlendirerek kuş biliciliğine başvurmuşlardı. Kartalın güneşi temsil ettiği, baykuşun bilgeliği simgelediği ve leyleğin özel bir anlama sahip olduğu inanışlar, augurların kehanetlerini şekillendiren unsurlardan sadece birkaçıydı
Leyleklerin augurluktaki önemini gösteren en meşhur olay bir Roma şehri olan Aquileia’nın M.S. 451 yılında Attila yönetimindeki Hunlar tarafından kuşatılması esnasında yaşanmıştır. Şehri uzun süreden beri kuşatmakta olan Attila beklemediği ölçüde kuvvetli bir direnişle karşılaşır. Neredeyse kuşatmayı kaldırmayı düşünürken şehirden leyleklerin yavrularıyla beraber ayrıldıklarını gözlemler. Bu olayı, kuşatmayı devam ettirdiği takdirde başarıya ulaşacağını gösteren bir işaret olarak kabul eder. Sonuç itibariyle şehir düşer ve Attila’nın leyleklere bakarak vardığı sonuç doğru çıkar.
Augurlar, kuşların dilini çözerek geçmişi, şimdiyi ve geleceği yorumlarken, insanlar da bu esrarengiz varlıkların izinde kendi kaderlerini çizmeye çalışıyorlardı.
Aigai antik kenti, bir de keçi derisi ticaretiyle ünlüydü. Günah keçisi ritüelinde ise seçilmiş hayvanlar kullanılırdı. Ritüellerde kirliliğin vekil hayvana geçirilmesi esastı, ancak günah keçisi ritüellerinde hayvanlar öldürülmezdi; bunun yerine kirlilik ve ağzına tükürülen keçi düşman topraklarına yayılmak üzere gönderilirdi.
Şimdi kendinizi Apollon tapınağının güney kapısın gölgesindeki dik bir çadırda hayal edin, kuşların kralıyla mistik bir atmosferde gökyüzüne bakıyorsunuz.
Polles'in kuşlarının ötüşlerindeki gizemi hissetmek, belki de bu antik kentte gerçekleşebilecek bir zaman yolculuğu. Çitlembik ağaçlarının dalına konmuş bir başka kuş ise, size bu tarihi yolculukta rehberlik eden doğanın büyülü elçisi olabilir.
Aigaililer, doğanın bilge muhafızlarıyla örülü bu kentlerini sarp kayalıkların üzerine inşa ederek, yağmacı ve yıkıcı düşmanların pençesinden sağlam bir korunma sağladılar.
Aigai Antik Kenti, İzmir’den sadece 94 kilometre uzaklıktaki eşsiz bir tarih hazinesi. Bergama-Şakran-Köseler Köyü'nün yakınında gizemle örülü, zamanın izlerini taşıyan bu antik kent, geçmişin sessiz anlatıcısı.
Aigai, geçmişin sırlarını çözmek için bir davet gibi duruyor, tarihle iç içe bir deneyim sunuyor. Bu antik kenti ziyaret etmek, geçmişle buluşmak ve kuşların izinde Polles'in hissettiği muhteşem duyguları yaşamak için bir fırsat.
Belki de bu yolculuk, sizin için unutulmaz bir öykünün başlangıcı olacak.
*Kaynak: Aigai’li Ünlü Bir Kâhin: Polles-Prof.Dr. Hasan Malay