Geçtiğimiz hafta dört tane pırıl pırıl öğretmeni gazetemizde misafir etme onurunu yaşadım.
Onlar; yıllarca ders sıralarında dirsek çürütmüş, KPSS’de iyi puanlar almış ancak ataması yapılmamış öğretmenler…
Onlar; mülakat mağduriyeti yaşamak istemeyen öğretmenler…
Onlar; hayalleri çalınan, eğitim meşalesini ellerinde taşıyamadan her geçen gün tükenen, büyük bir bunalmışlık içinde seslerini duyurmaya çalışan çaresiz öğretmenler…
***
Söze gelince hepimiz çocuklarımızın eğitimini çok önemsiyoruz… Ama onları yetiştirecek öğretmenlere sahip çıkmıyoruz…
Yüzlerce kez sınav sistemi değişiyor, onlarca Bakan gelip gidiyor, müfredat gericileşiyor, sınıfların içinden bilim çıkarılıp ‘iman’ ekleniyor, susuyoruz!
İşte bu sorunları ve kaldırılması için mücadele ettikleri mülakatı konuştuk o dört öğretmenimizle…
***
Dördünün de ortak noktasıydı; çok ciddi bir ‘güven’ problemiyle karşı karşıya olmaları…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim öncesi verdiği “Mülakatı kaldıracağız” sözünü tutmamasının ‘şaşkınlığını’ yaşıyorlar… Dahası; Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, Tayyip Erdoğan’ın seçim vaadini ezerek “mülakat gibi mülakat” yapmaktaki ısrarına içerliyorlar…
Kaldı ki Yusuf Tekin’den önceki Bakan Mahmut Özer de mülakatın kaldırılacağını, tek kriterin KPSS olacağını söylemişti... Ne değişti o 4 ayda…
Öğretmenler, eğer mülakat kalkmazsa bunun yerel seçimde bedeli olacağını söylüyor… AKP’ye yakın olan öğretmenlerin ve ailelerinin dahi tepkili olduğunu belirtiyor…
***
2018’den itibaren yapılmakta olan mülakat sisteminin yüzde sıfır etkili olduğunu, yani KPSS puanı ne ise mülakatta da o kadar puan verildiğini, dolayısıyla sıralamanın değişmediğini söyleyen öğretmenler şimdi ise mülakatın etkisinin yüzde 50’ye çıkarılmak istendiğini kaydediyor.
Böylelikle KPSS’de ön sıralara yerleşenlerin arka sıralara gönderilmesi, arka sıradakilerin ön sıralara buyur edilmesinin önü açılıyor… Daha anlaşılır bir ifadeyle KPSS 1’incisi ve KPSS 5 binincisinin eşitlenme ihtimali doğuyor… Doğal olarak da akıllara şu soru geliyor; “Mülakat eliyle nasıl bir kadrolaşma hedefleniyor? Sınavda başarılı olamamış hangi cemaat, tarikat ve parti üyelerinin önü açılıyor?”
***
Öğretmenler; mülakatta sözüm ona adaleti sağlamak için yapılan hamleleri de yeterli bulmuyorlar… Örneğin; 30 büyükşehirde komisyonlar kurulmasının da jüri karşısında kameraların kayıtta olmasının da güvenilir olmayacağı görüşünde hemfikirler…
Öyle ki bir öğretmen, komisyondaki bir üyeden 90 puan alırken, bir diğerinden 50 puan alabilir ya da bir şehirdeki komisyondan 90 alabilecekken başka bir şehirdeki komisyondan 50 puan alabilir… Yani öznel olan her değerlendirme, büyük haksızlığa yol açabilir. Puan veren jüri üyesinin o anlık dalgınlığı, o günlük stres seviyesi, o dönemlik psikolojisi bile binlerce kişinin hayatını olumsuz etkileyebilir. Buna kimsenin hakkı yok.
Bu süreçte kameranın kayıtta olması da bir şey ifade etmez ki itiraz sürecinde kayıtların incelenmesi ve doğru karar verilmesi çok uzun sürer, İdare Mahkemelerinin iş yükü artar, karar verecek mahkemenin dahi değerlendirmesi aynı mağduriyete yol açabilir. Öte yandan itiraz eden kişinin kayıtlarının incelenmesi de tek başına yeterli olmaz, çünkü haksız yere önlere geçirilenlerin de tespit edilebilmesi için tüm kayıtların incelenmesi gerekir ki bu imkânsız gibi bir şey…
O nedenle mülakatın değil, KPSS sınav puanının üstünlüğüne göre atama yapılması bir zorunluluk.
Ayrıca öğretmenler; 30 ilde kurulacak komisyonlara diğer illerden katılması gerekenlerin yapacağı yol, konaklama, yeme ve içme masraflarının da zaten işsiz olan öğretmenleri çok ciddi şekilde zorlayacağının düşünülmesi gerektiğini vurguluyor.
***
Öte yandan mülakat sisteminin aslında bir başarısızlığın itirafı olduğunu da düşünüyor öğretmenler…
Öyle bir eğitim sistemi düşünün ki; bir öğrenciyi üniversiteye kadar 12 yıl okutuyor, başarılı olanını 4 yıl üniversitede yetiştiriyor, onu mezun etmesi yetmiyor staj yaptırıp değerlendirmeye alıyor, yine de güvenemiyor ve üç oturumlu KPSS sınavına sokuyor, oradaki başarıyı dahi yeterli görmeyip 45 dakikalık bir mülakatın gerekliliğine inanıyor.
Öğretmenlere göre bunun adı; başarısızlığın itirafı… Bu; “Biz liselerimize, üniversitelerimize, sizi yetiştiren onlarca öğretmenimize, KPSS sınavımıza güvenmiyoruz” demenin aslında açık bir ifadesi. Bu; başka hesapların içine girmenin, gücü olanın, tepede ‘dayısı’ olanın kayırılmak istenmesinin itirafı.
***
Mülakat sorunu ve ataması yapılmayan öğretmenlerin yaşadıklarına dair geçmişte yapılmış araştırmaları da inceledim.
Anlatması kolay, yaşaması zor bir süreç…
Bu kıymetli insanlar, pırıl pırıl gençler; işe yaramamak, kıymeti bilinmemek, belirsizlik, çaresizlik ve umutsuzluk gibi olumsuz duygulara sürükleniyor, hayata ve geleceğe bakıştaki kötümserlikleri artıyor… Gelecekteki her şeyin şimdikinden daha kötü olacağı inancı kafalarına ve yüreklerine yerleşiyor; bu durum adını anmak istemediğim bir sona bile yaklaştırabiliyor.
***
İşte bu sebeplerle mülakatta ısrarcı olan Bakan Yusuf Tekin’e ve Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum; eğitimcilerin, sendikaların, ailelerin, öğretmen adaylarının karşı çıktığı bu uygulamadan bir an önce vazgeçin…
Mülakat ölçme değerlendirme için iyi bir araç ise niye ‘kaldıracağız’ diye vaat verdiniz, yok kötü bir araç ise neden sözünüzü tutmuyorsunuz?
Çok sevdiğiniz o tarikatların önünü açmak için Türkiye’nin geleceğini heba etmeyin…
Seçim sözünüzü tutun!
Verdiği sözü göreve gelince unutanlardan, sandık görününce vaat bohçasını açıp seçim sonrası üzerine yatanlardan olmayın! Sözüne, kavline sadık, vaatlerinin arkasında duran, milletin beklentilerini boşa çıkarmayan lider olun!