İkinci Dünya Savaşı bitmiş, memleket yine eğlenceyi düşünebilir olmuştu. O günlerde Günseli Başar adındaki 19 yaşındaki bir kız Türkiye güzeli seçildi. Sonra Napoli’ye gönderildi orada da Avrupa’nın en güzel kızı oldu. Günseli hanım, bir kahramanmış gibi yurtta coşkuyla karşılanır, il il Türkiye sathında dolaştırılarak tüm yurda bu güzel gösterilir. Günseli hanım, dönemin en popüler kadınıdır ki 1955’te açılan Atatürk ve Gençlik Anıtı için “ideal Türk kadını” olarak heykeli bile yapılır.
Bu arada 1955 seçimlerini İzmir’de Demokrat Parti kazanır. O dönemler halk belediye başkanını değil de meclisi seçtiği için, başkan olarak Enver Dündar seçilir. Fakat kendisi vekil olarak Ankara’ya gidince, yerine belediye başkanı olarak Faruk Tunca seçilir.
Böyle talih ve tesadüf içerisinde Günseli Hanım İzmir’de bir davete katılır. Şehri yöneten adamın, Günseli hanımın kalbini kazanması uzun sürmez. 1958 yılının Mart ayında, Günseli Başar artık İzmir’in gelini olmuştur.
Ve fakat evlilikleri pek iyi gitmez. Günseli yalnız kalmıştır ve dahası aldatılmaktadır. Faruk Tunca, Günseli hanımı aldattıkça onu hediyelere boğmakta, özürler dilemekte ve kendini affettirmektedir. Bir süre sonra Günseli Başar, bu işi İzmir lehine kullanmaya karar verir. Şehrin yöneticisiyle evlidir ve şehri daha güzel kılabilecek, İzmirlilere daha değer verilmesini sağlayacak fikirleri vardır. Bunların en başında Rio’ya yaptığı bir seyahatinde gördüğü, oradaki kaldırım taşlarıdır. Dalgalı kaldırım taşları, Günseli Başar’ın talebiyle Kordon’a döşendiğinde kimse bunun İzmir’in gayri resmi sembollerinden birine dönüşeceğini bilemez. Ve fakat bu ince dokunuş İzmir’i eşsiz yapan işlerden birine dönüşür.
Ondan önce şehir, bulvarlar çoraktır. Bir kampanya ile diktirdiği ağaçlar bugün hala Gazi bulvarını, Talat Paşa bulvarını süslemektedir.
1959 yılında Günseli hanım yeni bir öneri ile gelir. İzmir’den İstanbul’a okumaya giden öğrenciler zorluklar çekmektedirler. Kalacak yer bulmak sorundur, kalacak yer bulunsa kazıklanmamak sorundur. İzmirli en nihayetinde İstanbullu ile aşık atamayacak, içinde şehirlilere özgü hinlikleri pek olmayan çocuklardır. Bu nedenle şehirde barınmaları dert olur. O yıl, Beyoğlu’nda Sururi Mahallesinde yaklaşık 697 metrekarelik bir arsa alınır. Bu arsaya bir yurt yapılacak, İzmirli öğrenciler bu yurtta kalacak böylelikle, İzmir Belediyesi kendi evlatlarını İzmir dışında da yalnız bırakmayacak ve en nihayetinde bir kısmı bu kadirşinaslığı görüp İzmir’i terk etmeyecektir.
Önce darbe olur, sonra Günseli Hanım ile Faruk bey boşanırlar. Yurt yapılmaz, arsası işgal edilir. Bu harikulade proje raflara kaldırılır, unutulur gider.
Pazartesi günü gazetelere bir haber düştü. SGK borçları ve İller bankası tarafından yapılan kesinti nedeniyle geçtiğimiz günlerde maaşları ödeyemez duruma düşen İzmir Belediyesi, cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği 103 taşınmazını satma kararı aldığını yazıyordu haberler. Satışa çıkarılan taşınmazlar arasında yukarda bahsettiğim arsa da bulunmakta. Satıştan 968 milyon lira gelir bekliyor İzmir belediyesi.
Bugün borçlar kapatıldı, maaşlar ödendi kabul ama yarın ne olacak? Yarın Günseli Hanım’ın İzmir çocukları için aldırdığı arsa belediyenin elinde bulunmadığında ne olacak? Maaşları ödemek için yüz senede yapılanlar yok edilecekse, başka bir yol bulunamıyorsa lütfen bırakın görevi Cemil Tugay Bey. İzmir’in mülkünü satmadan borçları ödeyebilecek, dahası borçları oluşturanlardan bunun hesabını sorabilecek birileri gelsin. Belli ki siz yurt yapmanız gereken arsayı satarak bazı sorunlardan kurtulmak dışında bir çözüm üretememektesiniz. Bir şeyleri yapamayınca ben yapamıyorum diyerek bırakmanın çok fazla onurlu yanı vardır. Oysa aynı onurun yurt olması gereken arsaların borçlar için satılmasında, borçları yapanlardan hesap sorulmamasında olmadığını düşünüyorum.