Bu seçimde iktidarın her türlü yolu deneyeceği açık. AKP uzun yıllar tek başına ülkeyi istediği gibi yönetti. Daha sonra MHP’yi yanına alarak yoluna devam etti.
Erdoğan’ı tek başına yönetici durumuna getirmek, zaten planın temel hedefiydi. AKP’ye genel başkan olduktan sonra, kendisinden başka kimin sesi çıkıyorsa, onların sesi kesildi. Parti içindeki kuvvetli isimler geri plana itildi, il ve ilçe teşkilatlarının deneyimli yöneticilerinin yerini “reis’e bağlı olduğunu söyleyen” kişiler aldı. Zaman içinde bu kişilerin bir kısmı reis adına kendi düzenlerini kurdular.
Öyle ya, reis 24 saat uyumasa, teşkilatların neler yaptığını takip edemez. Bir yandan her türlü toplantıya git ve hazırlanmış konuşmaları oku. Yurt içinde ve dışında birçok telefon görüşmesi yap. Kolay bir iş değil doğrusu. İyi bir ekibe gerek var. Bir kısmı yazacak, bir kısmı strateji oluşturacak, bir kısmı da bir yerlerden destek alacak.
Bu kadar geniş “ekip” içinde gözü parada, “pudra şekerinde”, kripto paralarda, “çiftlikbank”ta olan insanlar var. Örgütlü “tarikat” görünümlü kesimler pastadan pay almak için öne çıkarken, bir diğerinin ayağına basar duruma geldi, zira gözü yükseklerde olanlar, Erdoğan sonrasının hesabını da yapmaya başladı.
Bugünlere büyük kamuoyu desteği alarak gelen Erdoğan, ekibin zayıflaması ile sıkıntıya girer oldu. Muhalefet, birleşerek kazanabileceklerini anlamaya başladığı zaman, birbirini eleştirmekten vazgeçip iktidara yüklenmeye başladı. Altılı masa Türkiye mozaiğini, daha doğru bir deyişle Anadolu toplum yapısına özgü siyaseti yansıtır duruma geldi. Halkımız oy vermekten çekindiği, eskiden hiç oy vermediği hatta hasım olarak gördüğü partilere ve liderlerine daha hoşgörülü bakmaya başladı.
Kuşkusuz bu değişime, dönüşüme yol açan gelişme ekonomideki bozulma oldu. Vatandaş yıllar içinde satın alma gücünün düştüğünün farkına varmadı, vardırılmadı. Kişi başına düşen yıllık milli gelir rakamlarının Dolar veya Euro bazında düşmesi vatandaşa anlatılamadı. Zaten kendisi de anlamak istemedi. Reis “onların Doları varsa bizim de Türk Liramız var” türünden bir şeyler söyleyince, vatandaşlık gururu vatandaşlık bilincinin üzerine şal örttü.
Muhalefetin zaman zaman gündem belirleme şansını elde etmesi, AKP yönetimi tarafından hoş karşılanmadı. Muhalefete “mahalle ağzıyla bile” söylemekten utanılacak sözler söylendi. Muhalefet ettiği kabul edilen medya üzerine gidildi. Televizyonlara, gazetelere büyük para cezaları verildi, programlara yayın yasağı getirildi. Belediyelerin on yıllardır düzenlediği yaz festivallerine, “muhalif” sanatçılar geliyor diye etkinlikler yasaklandı.
Sonuç istenildiği gibi olmadı, baskılar sadece toplumdaki ve piyasadaki iç gerilimi artırdı.
Baktılar ki olmuyor, Kültür Bakanlığı, kültür yolu festivalleri yapacağını ilan etti. Seçime kadar 15 bin sanatçı görev alacak. AKP, ülkenin çok sevilen sanatçılarına çıplak veya muhalif türkücü yaftası yapıştırıp, halkın önünden çekti, şimdi on bin sanatçı ile, şarkılarla türkülerle oy alacağını düşünüyorsa yanılıyor. Sevilenler muhalefetin seçim kampanyalarında yer alacak. AKP ve yandaşları da sanırım biraz üzülecek.
İzmir’in kurtuluşunun 100. yılı etkinlikleri nedeniyle İzmir’e gelen Tarkan için meydanlara koşan milyonlardan örnek almadılarsa, ne diyelim? Halk biraz şarkı türkü dinler ama oyunu AKP’ye vermez.
Altılı masanın görüntüsü bile güven verici. İktidar onları parçalamaya, kamuoyuna da altılı masa her an parçalanacakmış havasını vermeye çalışıyor. Bu konuda başarısız olduklarını söylemek zor. Partilerin içinde stratejiye muhalefet edenler, altılı masadaki partilere muhalefet ederek geleceğe yatırım yapmak isteyenler var.
Görünen o ki, iktidar için hazırlanan projeler yavaş yavaş ortaya çıkarılıyor. Muhalefet dikkatini ekonomiden ayırdığı zaman, “sübjektif” ve “kişiye bağlı inanç” konusunda kitleleri ikna etmekte zorlanabilir. Bu konulardaki etkisizlik, muhalefete ekonomik sıkıntıları anlatmakta da güçlük çıkarabilir. Bekleyip göreceğiz.