Doğayı ve toplumu ayrışık olarak düşünemeyiz. Bu bütünün yarımlarında olanlar ilişkilidirler. Körfez kokuyorsa çevreleyen toplum da kokuşmuştur!
Önyargıların, siyasal ve ekonomik çıkarların, bağnazlığın egemen olduğu toplumların sorunlar yumağı olması normaldir. Bilimden, akıldan ve bilgece yaşamadan nasiplenmeyince Körfez’in fosseptik olması kaçınılmazdır.
Yıllarca ve kararlı bir şekilde haykırıldı böyle olacağı. Hem İZSU içinden hem de TMMOB tarafından uyarılar yapıldı.
Ahmet Piriştina’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında İZSU Genel Müdür Yardımcısı olan Sayın Yılmaz Ayata uyardı, olacakları söyledi. TMMOB’nin uzman Odaları raporlar sundular, görüşler dile getirdiler.
Dinleyen kim? Evsel atık sıvılar ve yüzeysel yağmur suları iki ayrı boruyla toplanacaktı. Kanal boru çapları da 2.20 metre olarak projelendirilmişti.
Ama bizim Başkan, bizim parti bu projeyi hem yarı paraya hem de yarı zamanda yapardı! İktidar partisi bizim oy verdiğimiz partiyse hep doğruları yapar zaten.
Evet, üç beş yıl sistem doğru işleyebilirdi. Ya sonrası? Evsel atık sıvılarla yüzeysel yağmur suları bir arada bu yarı yarıya küçültülmüş boru çapıyla nelere sebep olurdu? Kent nüfusunun hızlı artışı, sanayi kuruluşlarının çalıştırılmayan arıtma tesisleri...
Ne demişti Yılmaz Ayata? Kenti sular basacak, yolları dikine kesen kanallar yapmak zorunda kalınacak... Ne TMMOB ne de İZSU Genel Müdür Yardımcısı Yılmaz Ayata’yı dinleyen olmadı. Anayolları enine kesen kanallar açıldı, üzerleri saç levhalarla örtüldü ve tangır tungur gürültülerle geçildi. Su baskınlarıyla şaşkına dönüldü...
AVM’ler, TOKİ konutları, nükleer atıkların kentin ortasına gizlice gömülmesi, tehlikeli atık yüklü gemilerin söküm için kente getirilmeleri, tarım topraklarının yok edilmesi, suların ve körfezin sınırsız kirletilmesi...
Bunlara engel olmayı bırakın toplumdan yıllarca saklayan Bakanlıklar, Valilikler, İl Müdürlükleri... Ülke ekonomisi tehlikeli atık, insan kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti, silah alım satımlarına bağımlı hâle getirilmiş. Toplumsal kokuşma da almış başını gidiyor. Ahlaki hiçbir değer bırakılmamış. Kirletilmedik, istismar edilmeyen kutsal da kalmamış.
Kent kuşatılıyor, betonlarla işgal ediliyor. Organize sanayi bölgelerindekiler de dahil hiçbir arıtma tesisi çalıştırılmıyor. Tehlikeli atıklar ithal ediliyor. Başa çıkılamayan tehlikeli atıklar çimento fabrikalarında yakılıyor ama hangi koşullarda?
Denetim yok! Uzman görevliler yok! Yöneticiliği ve yetkinliği tartışılan yöneticiler yok! Bizden olan bizimkiler var!
Bilim, akıl, bilgelik susturulmuş. Önyargılar, boş inançlar, dogmalar şahlandırılmış. Algı operasyonlarıyla suskunlaştırılmış toplum... Al birini vur ötekine ha iktidar ha muhalefet.
Toplum kokuşunca doğa da kokuşuyor kaçınılmaz olarak. Temiz toplum olmadan temiz Körfez de doğa da söz konusu olamaz!