Son bir ay içinde esnafın, küçük işletmecinin, sanayicinin, hane halkının elektrik faturaları iki kattan fazla arttı. Üstelik bu zamların nereden kaynaklandığı, hangi maliyet artışıyla açıklandığı belli değil. Siyasi iktidar, elektrik fiyatlarındaki artışın nedenlerini açıklamak yerine insanların feryadını “yaygara koparmak” olarak tarif edecek kadar kibir içinde.
Resmi olarak açıklanmamış olsa da haberlere yansıyan bilgiler, devletin kendi ürettiği ve özel sektörden satın aldığı elektriği alış fiyatının altında bir bedelle dağıtım şirketlerine sattığı, şirketlerin devletten satın aldığı elektriği yüksek karlarla halka sattığı yönünde. Gerçek buysa halkın daha da yoksullaşması, üretimin azalması pahasına elektrik dağıtım şirketlerine halkın cebinden para aktarılıyor demektir. Dağıtım şirketlerinin sahiplerinin kimler olduğu düşünüldüğünde bu haberlerin gerçeği yansıttığını söylemek çok zor değil.
İşte bu ortamda CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, zamlar geri alınana kadar elektrik faturasını ödemeyeceğini açıkladı. Bu açıklamanın yapılmasına neden olacak ortamı sorgulama ve halkın derdine çare olma, dağıtım şirketleri hakkındaki iddialara cevap verme sorumluluğunda olan siyasi iktidar bu sorumluklarını yerine getirmek yerine açıklamayı “provokasyon” ve “yaygara” olarak tanımladı. Koalisyonun küçük ortağı yine bildiği hikâyeyi okuyup açıklamayı terörle ilişkilendirdi ve Kılıçdaroğlu’nun evine ‘kandil’ gönderilmesini istedi. Milyonlarca insanın evine gelen faturaları ödeyememesini dert etmeyen siyasi iktidar, ana muhalefet partisi genel başkanın evine gelen elektrik faturasını ödememesini neredeyse ‘kalkışma’ olarak niteleyecek hale geldi.
İnsanların yoksulluktan canları yanarken soruna çare bulmak yerine, hamasetle, korkutmayla, kibirle açıklama yapanlardan beklentimiz yok zaten. Ama bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak gerekir ki zamları protesto etmek de bu zamların geri alınması için tavır göstermek de hepimizin anayasal hakkı. Bir malı tüketip tüketmemek, tükettiğimiz malın maliyetini ve fiyatını sorgulamak da hepimizin hakkı. İnsanların kullandığı alkolden, sigaradan, akaryakıttan, iğneden ipliğe satın aldığımız her şeyden vergi alınarak oluşan kamu kaynağının halka değil yandaşlara aktarılmasına karşı çıkmak da hepimizin hem hakkı hem de görevi.
Siyasi iktidar halka değil bir avuç zengine hizmet etme anlayışını sürdürdüğüne, hepimizin cebindeki parayı bin bir yöntemle çekip alarak beslediği zenginlere aktarmaktan vazgeçmediğine göre halkın da bu duruma demokratik yollardan karşı durma hakkı vardır.
Belki de maliyetinin çok üstünde fiyatlarla, yüksek vergi oranlarıyla bize satılan ürünleri tüketmeyerek ya da sınırlı olarak tüketerek, tüketimden gelen gücümüzü kullanma zamanımız gelmiştir. Herhalde vergi toplamak için bize zorla alkol veya sigara tükettirmeyi ya da evimize “sigara paketi gönderilmesi” talimatı vermeyi veya alkol kullanmayanı “terörist” ilan etmeyi düşünmezler.