İzmir, tarih boyunca limanları, ticareti ve sanayisiyle tanınan bir şehir olmuştur.

Şehrin sokaklarında dolaşırken, geçmişin zengin mirası, her adımda kendini hissettirir. Ancak, İzmir’in kalbinde, belki de en az bilinen ama en derin izleri taşıyan bir mahalle vardır: İzmir Limanı’nın yanı başındaki Umur Bey Mahallesi. Bu mahallenin sokakları, sanayi devriminin ve İzmir’in endüstriyel yükselişinin sessiz tanıkları olarak durur.

Umur bey Mahallesi, İzmir’in sanayi tarihine tanıklık eden birçok yapıyı bünyesinde barındırır. Alsancak Garı'ndan Tarihi Havagazı Fabrikası’na, Eski Un Fabrikası’ndan (Selçuk Yaşar Müzesi) İzmir Limanı Şantiye Binası’na (bugünkü Alsancak Polis Karakolu), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Siloları'ndan İzmir Elektrik Fabrikası’na kadar uzanan bu yapılar, şehrin kimliğini oluşturan temel taşlardır. İzmir Kiremit Fabrikası, Piyer Verbek Çeşmesi, Şark Sanayi Kumpanyası, Gomel Yağ Fabrikası ve Sümerbank İzmir Basma Sanayi Fabrikası da bu zengin mirasın parçalarıdır. 

Her bir tuğla, her bir demir parçası, İzmir’in bir zamanlar nasıl bir endüstri merkezi olduğunu anlatır. Ancak, bu hikâye sadece geçmişte kalmaz; bugün de bu yapılar, şehrin geçmişine ve geleceğine bir köprü olarak durur. Her bir bina, şehrin o dönemdeki ekonomik ve kültürel gelişimine dair bir ipucu taşır. Bu mahallede dolaşırken, yalnızca tarihi bir yolculuğa çıkmazsınız; aynı zamanda İzmir’in farklı kültürlerinin harmanlandığı bir şehir olduğunu da hissedersiniz.

Alsancak Garı’nın önünde durup, trenlerin yola çıkışını hayal edin. Bir zamanlar bu gar, İzmir’in sanayi damarlarını besleyen bir ana arterdi. İzmir Elektrik Fabrikası’nın sessiz duvarları, şehrin ilk elektrik enerjisinin üretildiği yer olarak hala bir sembol değer taşır. Sümerbank İzmir Basma Sanayi Fabrikası, bir zamanlar İzmir’in sanayi gücünü temsil ederken, şimdi ise o gücün tarihine tanıklık eder.

Bu sessiz tanıklar, İzmir’in geçmişine ışık tutarken, geleceğine de yön verir. Umur bey Mahallesi, İzmir’in sanayi ve kültür mirasının korunması gereken bir parçası olarak varlığını sürdürür. Her bir yapı, şehrin tarihine derin bir saygı duruşunda bulunur ve İzmir’in bugün sahip olduğu değerlerin temelini oluşturur.

Bu baş döndürücü atmosferin başrol oyuncusu, şüphesiz ki limandır. Özellikle 16. yüzyılın sonlarından itibaren, liman İzmir'in büyüme ve gelişiminde öylesine baskın bir karakter kazanmıştır ki, kentimizin tarihi boyunca böylesine belirleyici bir unsur daha olmamıştır. Ticaret yollarının değişmesiyle İzmir, doğu ile batının buluştuğu bir ticaret merkezi haline gelmiş, 19. yüzyılın sonlarına doğru ise Levant'ın başkenti olarak anılmaya başlamıştır.
Bu büyük dönüşümün bir parçası, belki de en önemli halkalarından biri, İzmir'in sanayi ve endüstri sahnesinde yer alan İssigonis ailesidir. Umurbey Mahallesi’nde kök salmış bu ailenin, İzmir’in endüstri tarihine kazandırdığı değerler, kentimizin bugün sahip olduğu mirasın temel taşları arasında yer alır.

Alex Issigonis'in hikayesi, İzmir’in sanayi ve ticaret yolculuğunun bir parçasıdır. 1906 yılında İzmir’de doğan Alex, ailesinin köklü endüstri geçmişini devralmış ve mühendislik dehasını dünya sahnesine taşımıştır. Onun tasarladığı Mini, 20. yüzyılın en etkili otomobillerinden biri olarak tarihe geçmiş, İzmirli bir sanayicinin eserinin dünyayı nasıl etkilediğini bizlere göstermiştir.

Ancak Alex'in başarılarının arkasında, İzmir'de atılmış sağlam temeller vardır. Alex’in dedesi Demosthenis Issigonis tarafından 1854 yılında kurulan madeni eşya ve döküm fabrikası, İzmir’in hatta belki de Anadolu’nun en büyük fabrikası olarak bilinir. Buharlı makinelerden ziraat aletlerine, sabun fabrikalarından hidrolik preslere kadar geniş bir yelpazede üretim yapan bu fabrika, İzmir’in sanayi altyapısını oluşturan temel taşlardan biri olmuştur.
Issigonis ailesinin İzmir'e kazandırdığı bu endüstriyel miras, yalnızca bir aile hikayesi değil, aynı zamanda İzmir'in sanayi devriminde oynadığı rolün de bir yansımasıdır. Hulda Josephine Henriette'nin Württemberg Krallığı'ndan İzmir'e uzanan hikayesi, İzmir'in kozmopolit yapısını ve farklı kültürlerin nasıl bir araya geldiğini gözler önüne serer. Hulda'nın büyük büyükannesi Clara Prokopp, İzmir’e ilk birayı getiren kişi olarak tanınır ve bu bile, İzmir’in yalnızca ticaretin değil, aynı zamanda kültürel alışverişin de merkezi olduğunu gösterir.

Bugün, Umurbey Mahallesi’nde bir zamanlar İssigonis ailesinin fabrikasının bulunduğu sokaklar, İzmir'in zengin sanayi geçmişini fısıldar. İzmir Liman Arkası Bölgesi’nde bulunan bu fabrikalar, şehrin özgün dokusunun bir parçası olarak korunmayı hak eden eserlerdir. Bu miras, İzmir’in geçmişine dair bir kapı aralar, o kapıdan baktığınızda ise sadece sanayi devriminin izlerini değil, aynı zamanda İzmir’in kültürel mozaiğinin yansımalarını da görürsünüz.
Alex Issigonis, 1969 yılında Kraliçe Elizabeth tarafından şövalyelik unvanı ile onurlandırıldığında, belki de İzmir’in geçmişinden getirdiği tevazu ile "Mini’yi ben icat etmedim, ben tasarladım" demekten geri durmamıştır. Bu cümle, İzmir’in de tarih boyunca kendine biçtiği rolü özetler gibidir: Büyük eserlerin ardında duran mütevazı bir ilham kaynağı, doğu ile batının kesiştiği noktada duran bir şehir.
Issigonis ailesinin İzmir’e ve dünyaya kazandırdığı bu büyük miras, kentin sanayi ve endüstri tarihinde unutulmaz bir iz bırakmıştır. İzmir’in sokaklarında dolaşan her adım, bu geçmişin yankısını taşır. 

Bu zengin mirasın ardında, yalnızca bir zamanlar burada yaşayan insanların emeği değil, aynı zamanda İzmir’in kozmopolit yapısı, farklı kültürlerin bir araya gelerek oluşturduğu benzersiz bir tarih yatmaktadır. Bu mahallede attığınız her adımda, İzmir’in geçmişine, bugünü anlamaya ve geleceğine dair bir umut taşır.

İzmir’in Umur Bey Mahallesi, bir arkeoloji ve tarih cenneti olarak, şehrin kalbinde, geçmişin sessiz fısıltılarını bugüne taşır. Bu mirasın değerini bilmek ve korumak, İzmir’in geleceğine yapılacak en büyük katkılardan biridir. Umurbey Mahallesi’nde dolaşırken, İzmir’in tarihine saygı göstermeyi unutmayın; çünkü bu mahalle, İzmir’in ruhunun bir yansımasıdır.

İzmir’in tarihi Umurbey Mahallesi’ni “Tarihte Konak” programında anlattık. İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ