Sevgili Anaksagoras, Bu mektubu insanlığın geleceğine katkıda bulunmandan dolayı yazdım. Klazomenai doğumlu bir İzmirli olmandan dolayı duyduğum derin mutluluğu hatırlatmak isterim. Bu vesileyle kentimizin ve insanlığın yararına yapmış olduğun bilimsel çalışmalar için seni yürekten tebrik etmeyi bir borç biliyorum.
Sevgili dostum,
Uzun yıllar hayatını tüm servetini bilgiye ve öğrencilerine adayarak geçirdin. Klazomenai’nin soylu ailelerine mensup biri olarak konforu seçebilirdin. “Bilgi güçtür” dedin ve bilginin ışığını paylaşmayı seçtin. Bugün sana yazarken, Urla'nın sakin kıyılarından ilham alıyorum. Bu coğrafya sadece güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarih boyunca senin gibi cesur bilim insanlarını da yetiştirdi.
Atina'ya yaptığın yolculuk, sana yeni perspektifler kazandırdı ve bilgiye aç olan ruhunu daha da doyurdu. Doğanın yapısını anlama yolculuğunda büyük bir cesaret ve bilgelik gösterdin. Sonsuz bölünebilme özelliğini ortaya atarak maddeyi daha derinlemesine anlamaya çalıştın.
Ay'ın ışığını Güneş'ten yansıdığını ilk kez dile getirerek güneş ve ay tutulmalarını rasyonel bir şekilde açıkladın, bilim dünyasına yeni ufuklar açtın.
2 bin 500 yıl önce güneşin kutsal olmadığını ve ateşten bir kaya olduğunu savunman, dönemin dogmatik düşüncelerine meydan okuyan cesaretinin bir yansımasıydı. Hep her şeyin bir doğal izahı vardır derdin. Ay’ın bir tanrı olmadığını söylemen tanrı tanımaz ilan edilmene sebep oldu.
Bilimsel gerçekleri savunmaktaki kararlılığın, seni dinsizlikle suçlanmaya ve ölüme mahkûm edilmeye götürse de gerçeklerden ve ilerlemeden asla taviz vermedin.
Bilimselliğin babası olarak, bilgiyi baş tacı eden herkesi hepimizi, tabuları yıkan afacan kalbinle çağlar öncesinden kucakladın.
Perikles’e karşı olanlar, buldukları tek boynuzlu bir danayı öne sürerek Perikles’in diktatör olacağı propagandasını yaptılar. Sen o kalabalık topluluğun önünde söz konusu boğanın başını ameliyat ederek iki boynuzun oluşmasını engelleyen anormalliği açıkladın. İnançlara saygısızlık ile suçlanıp ölüme mahkûm edilince, siyasi dostun Perikles seni darağacından kurtardı. Sen de Atina’yı terk etmek zorunda kaldın ve sürgüne gönderildin.
O mahkeme salonunda “ülken seni hiç ilgilendirmiyor mu?” diye soranlara, “sus,” dedin ve gökyüzünü göstererek, “ülkemle çok yakından ilgileniyorum” diye ekledin. Binlerce yıl önce söylediklerin hala geçerliliğini koruyor. “Hiçbir şey yoktan var olamaz, var olanlar yok olamaz, ancak şekil değiştirir.”
Doğduğun bu topraklar, felsefi ve bilimsel ilerlemenin önemli bir merkezi olarak tarihe geçti. Mirasın, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de felsefi ve bilimsel ilerlemesine ışık tutacak nitelikte.
Bugünkü Urlalıların seni anmak fikirlerini sonsuz kılmak için yaptığı heykelin önünde seni ağırlamak isterdim. Hakikati savunmaktan vazgeçmeyen insanların bir araya gelmesi, önemli ve anlamlı bir buluşmayı ifade ediyor. Doğanın yapısını anlama yolculuğundaki deneyimlerini öğrenmek büyük bir onur olurdu. Senin gibi bir bilgeyle iletişim kurmak, bize insanlığın bilimsel ve felsefi mirasını daha derinden anlama şansı verir.
Bilimsel gerçeği savunurken cezalandırılmayı göze alarak, cesaretin ve kararlılığınla örnek oldun. Bu nedenle senin adın ve mirasın, benim için son derece değerli ve ilham verici. Azim ve kararlılığın için bir kez daha kutlarım.
Zafer, sadece zorluklara karşı direnç gösterenlerin, umutsuzluğa kapılmadan ilerleyenlerin hikayelerinde saklıdır: “Her ne olursa olsun pes etmeyenler, eninde sonunda zaferi elde ederler.”
Senin adın ve öğretilerin, Atina'dan ayrıldıktan sonra sürgüne gönderildiğin Çanakkale Lapseki'de sonsuza kadar yaşamaya devam ediyor. Öğrencilerin ve Lampsakosluların kalplerindeki yerin daima özel olacak. Agora'daki o anıtsal sunak, senin felsefi mirasına ve gerçekliğe olan bağlılığını sonsuza dek yansıtacak.
Senin gibi büyük bir düşünür ve bilim insanının mirası, öğrencilerinin o yazıta kazıdıkları sözleriyle gelecek kuşaklara ilham olmaya devam etsin:
“Burada, hakikat arayışında cennetin kendisini ölçeklendiren Anaksagoras dinlenmeye yatırıldı.”