Ramis Sağlam, Evrensel Gazetesi’nde yazmış: “...Dünya genelinde, hali hazırda 125 milyon insanın işyerinde asbeste maruz kaldığı tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, her yıl 90 binden fazla insanın işyerinde asbest maruziyeti sonucu asbeste bağlı Akciğer Kanseri, Mezotelyoma ve Asbestoz’dan öleceği tahmin ediliyor...”
Tehlikenin büyüklüğü ortada ve her yanımız asbest! Konutlarımızda, sanayide, sökülecek gemilerde, kullandığımız çeşitli eşyalarda çeşitli asbestler vardır.
Depremde can kayıplarını önlemek bahanesiyle ve esasında “inşaat ya Resûlallah!” kâr- yağma politikalarıyla, kentsel dönüşüm veya kentsel yenileme çalışmaları yapılıyor. Binalar yıkılıyor binalar dikiliyor! Bu yıkım ve dikimler sırasında asbesti denetleyen yok elbette.
Oysa Anayasa’mızda “Herkes sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir...” denilmektedir. Ayrıca asbestle ilgili yeteri kadar yasal mevzuatta vardır. Asbestin üretiminden, kullanımından, sökümünden, depolanmasından, akla gelebilecek her türlü önlem ve sakınma yazılı hâle getirilmiştir.
Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik gibi yasal metinler vardır da uygulayan, denetleyen var mıdır?
Ne yerel ne de merkezi yönetimlerin böyle bir endişeleri yoktur. Sök gitsin, yık tozusun politikalarıyla yürütülmektedir işler.
Ama belgeler var, onlara göre söküm, yıkım izinleri veriliyor diyebilirsiniz. Sendikaların renklileri olur da asbest sökümcülerin renklileri olmaz mı?
Oysa ülkemizde çok iyi yetişmiş yetkin asbest söküm uzmanı ve örgütlü oldukları Asbest Söküm Uzmanları Derneği vardır. Ama dikkate alan kim? Mesele halkın yaşam hakkı değil sermayenin en büyük kâra ulaşmasıdır. Yaşam sürmüş sürmemiş kimin umurunda? Sermaye egemenliğini ve büyümesini sürdürsün yeter!
Asbest maruziyetiyle hemen ölünmez. Süre ve miktarına bağlı olarak on beş yirmi yıl kadar bir zaman geçmesi gerekir. Bu nedenle de güncel olarak göz ardı edilebilir. Ancak bugünün çocuk ve gençlerine çok ıstıraplı ölümlü bir gelecek hazırlanmış olur.
Her yanımız asbest. Aliağa’ da sokaklarda yapılan asbest ölçümlerinde bile varlığı tespit edilmiştir.
Sorumlu ve yetkili ilgisizleri derhal uyarmalıyız! Asbestle ilgili Anayasa, yasa ve yönetmeliklerdeki hükümlerin uygulanmalarını sağlamalıyız. Bunun için siyasal partileri baskı altına almalıyız. TMMOB’un ve diğer uzman kuruluşların olumlu çaba ve mücadelelerini desteklemeliyiz. Gerçek uzman kurum, kuruluş ve yetkililerin dışında asbest sökümünün yapılmaması için özellikle belediyelere çağrı yapmalı, onları zorlamalıyız.
Yoksa eğitimde kaybettiğimiz geleceğimizi genç nüfuslarda da kaybedeceğiz. Yarın çok geç. Hemen şimdi!