Yerel seçimlere yaklaşık altı aylık bir süre kaldı. İzmir’de de yavaş yavaş yerel seçimlere yönelik söylemler ve hazırlıklar başladı. Geçmiş seçimlerin nasıl sonuçlandığına bakılması adaylara ve partilere çok değerli bilgiler sağlayabilir. Geçmişte, İzmir’de hangi partiler ve adaylar mahalli seçimlerde yarıştı ve ne sonuçlar alındı? Söz konusu seçimlerde kaç seçmen sandık başına gitti? Kazanmak için kaç oya ihtiyaç vardı? Adaylar nasıl bir kampanya yürüttüler? Kampanyaları başarılı mıydı? Kazanabilecekleri desteğin azalmasına yol açan hatalar yaptılar mı? Bu soruların yanıtlarının iyi bilinmesi partilerin ve adaylarının yaklaşan seçimde daha başarılı olmasına olanak sağlar.   

İzmir’de mahalli seçimlerde yarış genel olarak CHP ve AKP arasında geçiyor. Bunun en önemli göstergelerinden biri de Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonuçları. Son dört büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde CHP ve AKP’nin aldığı oylar ve bu oyların toplam oylar içindeki yüzdesi Tablo 1’de yer almakta. 

Ekran Resmi 2023-09-01 07.38.55

2019 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde oyların neredeyse yüzde 97’si bu iki parti arasında paylaşılmış. Bu sonuçta tabii ki partilerin seçimlere ittifakları ile birlikte girmelerinin büyük rolü var. İttifakların olmadığı 2014 yerel seçimlerinde bu iki parti toplam geçerli oyların yaklaşık yüzde 86’sını almışlar. Bu sonuçlar da İzmir’de mahalli seçimlerde iki partinin ön plana çıktığını gösteriyor. 

CHP’nin 2004’te yüzde 47,2 olan oy oranının 2009’da yüzde 56’ya çıktığı, AKP’nin oy oranının ise 30.3’e gerilediği görülüyor. Bu artışta muhtemelen 2008’de yaşanan küresel ekonomik krizin kısmen Türkiye’ye de yansımasının büyük rolü var. Yine, benzer şekilde 2014 yılında yüzde 49,6 civarında olan CHP oylarının 2019 Mart seçimlerinde yüzde 58’in üstüne çıktığı görülmekte. 

Muhalefetin ittifak oluşturması çok önemli 

AKP İzmir’de çok başarılı değil ama yaklaşık 20 yılı aşkın bir süredir seçimlerde en çok oyu alabilen ve iktidarda kalabilen dominant bir parti. Bu süre içinde AKP, devlet içinde kendisine yakın bürokrasi oluşturdu, finansal bakımdan çok güçlü bir konuma geldi. Medyanın önemli bir kısmını kontrol altında tutuyor ve bürokraside kendisine yakın kadrolardan oluşan güçlü bir ağ oluşturmuş durumda. Ayrıca, muhalefeti zaman zaman hukukiliği oldukça tartışmalı yöntemlerle baskı altında tutabilmekte. 

Dominant partiye muhalefet etmenin ve iktidara aday olmanın en bilinen ve geçerli yolu ise muhalefetin ittifak oluşturmasıdır. Bu nedenle İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in geçen hafta, yerel seçime tüm siyasi partilerin hep birlikte ayrı ayrı girmesi önerisinin teknik zemini olmayan yanlış bir yönlendirme olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, Akşener’in bazı yerlerde iş birliği olabileceğini söylemesi açık bir kapı bıraktığı anlamına da gelebilir. Muhalefet açısından bakıldığında Türkiye’nin siyasi koşullarının bu kapının ardına kadar açık olmasını gerektirdiği apaçık ortada.  

AKP iktidarı da muhalefetin oluşturduğu ittifakın teknik olarak doğru ve etkili bir yaklaşım olduğunun farkında olduğundan muhalefetin ittifakına ittifak oluşturarak karşılık veriyor. Bu çerçevede Akşener’in çağrısından birkaç gün sonra Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Mart 2024 seçimlerine Cumhur İttifakı olarak katılacaklarını açıklaması çok doğal. 

Muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde özellikle büyükşehirlerde başarılı olmasının nedenleri 2018 Ağustos’unda patlak veren ve 2109 yılının ortasına kadar süren ekonomik kriz, muhalefetin ittifak halinde seçimlere girmesi ve aday belirleme stratejilerinin doğru olmasıydı. Akşener’in, özellikle 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki aday belirleme aşamasında hata yapıldığına yönelik çok yoğun eleştirileri var. Bu eleştiriler tabii ki tartışmaya açıktır. Bununla birlikte, hatalı bir aday belirlendiği kabul edilse bile bu gerekçe ileri sürülerek ittifak yapmaktan kaçınmak yanlış olur ve iki yanlış bir doğru yapmaz. İttifak muhalefet için kaçınılmaz bir gereklilik. 

AKP ise 2019 yerel seçimlerinden edindiği tecrübeyi 2023 seçimlerinde kullandı. Ekonomik sorunların yarattığı baskıya parasal ve mali kuralları göz ardı ederek karşılık verdi. Parasal ve mali dengelerin alt üst olması pahasına son seçimi kazandı. Aynı yaklaşım 2024 seçimlerinde de uygulayacağına kesin gözle bakılabilir. Bu nedenle muhalefetin bu seçimlerde 2019 seçimlerinden daha dikkatli strateji belirlemesi ve daha çok çalışması şart.