Yıllar içinde ülkeler büyür, kişi başına düşen ulusal gelir artar.
Türkiye 2015’ten beri tersine gidiyor.
Nüfusumuz artıyor, kişi başına düşen milli gelir azalıyor. Bir zamanlar kişi başına düşen milli gelirde geride bıraktığımız birçok ülke bizi geçti.
Neden geriye gidiyoruz, paralar nereye gidiyor?
Nüfus içinde gelir dağılımı nasıl ve hangi yönde ilerliyor? Ulusal refah tabana yayılıyor mu, yoksa gelir grupları arasında adaletsizlik daha da mı derinleşiyor?
Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 2002 yılında 3688 dolar idi ve Kazakistan, Bulgaristan, Rusya, Çin, Romanya ve Litvanya’nın kişi başına düşen milli gelirinden daha yüksekti.
Türkiye’nin kişi başına düşen milli geliri 2020’de 3688 dolar iken, diğerleri sırasıyla 1658, 2093, 2378, 1149, 2120, 1199 dolar idi.
Ne var ki, 2020 yılına gelindiğinde Litvanya’nın kişi başına düşen mili geliri 19 bin 998 dolara ulaştı, Kazakistan’ınki ise 9 bin 56 dolar oldu. Biz ise 8 bin 538 dolara kadar gelebildik.
Saydığımız ülkeler 2002 ile 2020 arasında ne yaptılar da bizi geçtiler? Kazakistan için petrol, doğal gaz ve maden gelirlerine bağlamak söz konusu olabilir ama Bulgaristan için ne demeli? Rusya, Çin filan deyince bir zamanlar, yani ikinci dünya savaşında biz Güney Kore’den ilerideydik. Şimdi onlar nereye gitti, biz nerede kaldık?
Bizi geçen ülkelerin turizmi var, sanayisi var, en önemlisi kaynakların doğru kullanılması, devlet harcamalarında denetim, hırsızlıkla mücadele var herhalde.
Yoksa gariban gördüğümüz ülkeler bizi nasıl sollar?
Siyaset gerçekçi ekonomik kurallarla üretime dönük değil de ulusal şov amaçlı yapılırsa, ülke nasıl kalkınır ki? Bir sonraki seçime kadar siyasetçiye nafile alkış tutulur o kadar.
Bir örneği Amerika’dan verelim:
Geçen dönem ABD başkanı Trump ile ilgili bir anı aktarıldı, kitap halinde de yayınlanıyor. Anıyı aktaran o dönemde Beyaz Saray Sözcüsü olarak görev yapan Stephanie Grisham.
2019 Yılındaki G-20 Zirvesi’nde Trump’ın Putin ile görüşmesinden önce, Trump ve Putin kameraların karşısına geçiyor. Trump, Putin’e diyor ki, “Tamam, birkaç dakika boyunca sana biraz sert davranacağım. Ama bu sadece kameralar için. Sonra ikimiz konuşacağız. Anlıyorsun değil mi?” Yani kamera karşısında “sana şöyle yaparım, böyle yaparım” diyecek sonra ikili görüşmelerde ne konuşacaklarsa konuşacaklar.
Bu yaklaşım size bir şeyler anımsatıyor mu? Örneğin, “one minute” sözünden başlayabilirsiniz!
Yandaş medya sayesinde çağ atladık, asrın lideri sayesinde uçuyoruz, kaçıyoruz, Almanya başta olmak üzere Batı bizi kıskanıyor, uzaya gidiyoruz, emeklilerimiz Avrupa’dan fazla para alıyor falan filan…
Ülkelerin refahı kişi başına düşen milli gelir ile ölçülür.
Diğer konular da öyle veya böyle bununla ilintili. Parası olmayanların tepesinde parayı toplayıp milleti uyutanlar var. Özgürlük, adalet, eşitlik, refahın adil dağılımı, eğitim, teknolojik ilerleme, inovasyon (buluş, icat) ve daha niceleri…
Milli gelirin yarısı zaten üst gelir grubunda, yani üst yüzde 20’lik grupta. Diğerlerini daha sonra yazarım, şimdilik siz tahmin edin.
Dünya ülkeleri bizi geçerken, bizimkiler de bizi yoluyor… İşin özeti bu…