İlkokuldan beri kimse ile kavga etmiyorum. Barlarda ve barların etrafında meydana gelen kavgalarla hiçbir ilgim yok. Ama geçen hafta Çeşme’de bir gece kulübü önünde genç bir adamın bir kadını şiddetten korumak isterken eşinin gözü önünde bıçaklanarak öldürülmesi beni çok üzdü. Olay sadece beni değil İzmir kamuoyunu sarstı, ulusal medyaya da yansıdı. Cinayetin kaydedildiği video seyredenleri korkuttu, üzdü ve infiale yol açtı. İnsanların bu kadar pervasızca cinayet işlemeleri, cinayete zemin hazırlamaları ya da bir cinayeti film izler gibi izlemeleri gerçekten çok düşündürücü.
Dünyanın pek çok yerinde bar, taverna, diskotek, gece kulübü gibi alkol tüketilen mekanların içinde veya çevresinde kavgaların çıkma riski vardır. Her zaman olmasa da, çoğu zaman bu kavgaların başlamasında tarafların veya taraflardan birinin alkollü olması rol oynayabilir. Bununla birlikte tarafların alkollü olmadığı ya da çok az alkol aldıkları durumlarda da kavgaların patlak vermesi mümkündür.
Kavgalar yukarıdaki üzücü örnekte görüldüğü gibi genellikle Cuma veya Cumartesi akşamları meydana gelmekte. Çünkü haftanın bu günlerinde söz konusu mekanlar daha kalabalık olmakta, müşteriler ertesi gün işe gitmek zorunda olmadıkları için kendilerini kontrol etme ihtiyacını daha az hissetmekte ve daha geç saatlere kadar bu mekanlarda kalarak, daha fazla alkol tüketebilmekte.
Zaman zaman medyaya yansıyan görüntüler izlendiğinde bu kavgaların genelde iki kişinin birbirini ittiği, ya da yumruklaştığı adil kavgalar olmadığı görülmekte. Görüntüler çoğu zaman kimin saldırgan, kimin mağdur, kimin ara bulmaya çalışan olduğunun kestirilmesinin mümkün olmadığı bir kaos haline işaret ediyor. Bir insan yumağının içinde debelenen kişilerin ellerine geçirebildiği her şeyle (sandalye, şişe, bardak, kül tablası vs.) birbirine zarar verebilmek için büyük bir efor sarf ettiği görülüyor. Yine son olayda da görüldüğü gibi aslında kavgaya girmesine hiç gerek olmayan kişilerin de müdahil olabildiği ve de cinayet failine dönüşebildiği de acı bir gerçek olarak ortaya çıkabilmekte. Ayrıca, bu kavgaları başlatanların, tahrik edenlerin kavga ilerledikçe kavgadan caydırılmaları güçleşmekte, kavganın durdurulması için iyi niyetli müdahalelerde bulunanlara verebilecekleri tepkiler de daha tehlikeli hale gelebilmekte.
Nedir bu bar kavgaları?
1992 yazında katıldığım bir eğitim programında misafir konuşmacı olarak bulunan, yabancı bir ülkenin kültür ataşesi kendisinin de kullandığı ve ülkelerin kültürleri hakkında pratik bilgiler veren bir el kitabını katılımcılara göstermişti. El kitabında, her ülkede öncelikle dikkate alınması gereken hususlar anlatılıyordu. Türklerle ilgili bölümü açarak bize bazı bölümler okudu. Burada dikkat çekilen iki hususu hatırlıyorum: Birincisi, Türklerin evine ayakkabı ile girilmemesi ve mutlaka terlik kullanılmasıydı. Diğeri ise bizlerin çok çabuk sinirlenen insanlar olduğumuzdu. Bu ikinciyi zaman zaman hatırlarım. En son olarak da geçtiğimiz Perşembe günü Bostanlı Çarşısı’nda arabasından inen ve öndeki otomobilin şoförüne küfürler eden atmış yaşın üstünde olduğunu tahmin etiğim taksi şoföründe hatırladım. Hemen şoförün yanına gittim ve ona profesyonel bir sürücü olduğunu, sakin davranması gerektiğini söyledim ve arabasına davet ettim. Yüzüne baktığımda kendi öfkesinin onda yarattığı tahribatı gözlerinde gördüm. Çok üzüldüm.
Normalde böyle çabuk kızabilmeleri ile tanınan insanların alkollüyken nasıl tepki vereceklerini de iyi anlamak lazım. Bu kişilerin alkol aldıklarında makul seçeneklere yönelebileceklerini, “tatsızlık çıkmasın” diye geri adım atabileceklerini düşünmek çok zor. Aksine alkolün verdiği cesaret ile öfkelerini daha da serbest bırakabilecek, risk alabilecek, kanunu, düzeni hiçe sayabilecek bir noktaya gelebileceklerdir. Çocukken Bodrum’da gece yarısını da aşan bir akşam yemeğinde içkiyi fazla kaçıran babamın durduk yerde masadaki aile dostlarımızı fırçalamaya başlaması üzerine apar topar yemekten kalktığımızı hatırlıyorum. Ertesi gün annem ve babam dostlarımızı arayıp özür dilemişlerdi.
Birbirlerini iyi tanıyan, ortak geçmişleri olan kişilerin alkollü de olsalar kendileri arasında bir kavgayı başlatmaları daha zor. Karşıyaka’da oturduğumuz eve çok yakın, apartmanların arasında, kışın içerde, yazları da bahçesinde servis yapılan bir meyhane var. Buradan gelir geçerken bakarım. Herhangi bir taşkınlık, aşırı bir gürültü ya da tartışma veya kavga hiç görmedim. Aksine nezih bir ortamda iyi vakit geçiren gruplar görürüm. Genelde müşterileri Bostanlı ve Atakent mahallesinden ve orta yaş ve üzeridir. Ama eğlence mekanlarının yoğunlaştığı merkezlerde yer alan, insanların tanımadıkları insanlarla dip dibe olduğu, gürültülü, kadınlar için rekabeti çok farklı boyutlara taşıyabilecek durumda olan genç erkeklerin çoğunlukta olduğu, kozmopolit, servis elemanı sayısı az olan mekanlarda da sudan bir sebepten kavga çıkması ihtimali daha yüksek olmalı.
Cuma günü Bayraklı’da katıldığımız bir düğünde eğlence gece yarısı 12.00’da sonlandı. Bu da zaman sınırlaması nedeniyle insanların içkiyi daha kısa bir zaman diliminde tüketmesine yol açtığını düşündürüyor. Yine bir bölgede tüm mekanların aynı saatte kapanması ani trafik yığılmasına, taksiler için rekabete ve gerilim potansiyeli oluşturmaya yol açıyor olabilir.
Bodyguardlar, valeler, barmenler ve garsonlar
Siyah elbise içinde, iri yarı ve vücut geliştirmede önemli seviyeleri aşmış oldukları izlenimi yaratan bodyguardlar hiç şüphesiz bar kavgalarının önemli aktörleri. Medyaya zaman zaman saldırgan, zaman zaman da kurban ya da mağdur olarak yansıyabiliyorlar. Bara alınmayan ya da bardan atılan müşterilerin misillemelerine muhatap olabiliyorlar.
Aslında bodyguardların görevleri çok net; müşterilerin güven içinde olmasını sağlamak. Her ne kadar görünümleri itibariyle fiziksel müdahalenin sorunları çözmenin en iyi yolu olduğu şeklinde mesaj veriyor olsalar da, tek yolun birilerini itip kakmak, yumruklamak veya tartaklamak olmadığını iyi anlamaları gerekiyor. Mümkün olduğu kadar yatıştırıcı ve pozitif bir dil kullanmak, kavga etmeye çalışanları birbirinden uzak tutmak, gerektiğinde polisi çağırmak işletmeyi pek çok sorundan koruyacaktır. Bu, tabii ki personelin belli beceri ve yeteneklere sahip olmasını gerektiriyor. İşletmelerin bu görev için mümkün olduğu kadar profesyonel hizmet satın almalarında büyük fayda var. Diğer bar personelinin de gergin durumlarda mümkün olduğu kadar müşterilerin huzur ve güvenliğini ön planda tutan yatıştırıcı tavırlar içinde olmaları çok önemli. İşletmecilerin bar personelini seçerken adayların suç geçmişi olup olmadığını incelemeleri ve işe alırken bu bilgiyi de göz önünde tutmaları çok önemli.
Barlarda, meyhanelerde tartışma ve kavgalar bitmez. Ama işletmecilerin nelerin müşterilerin ve personelin güvenliğini olumsuz etkilediğini anlamaları bazı olayların daha az zararla atlatılmasına katkı sağlayacaktır. Umarım Çeşme’de bir kez daha bizleri böylesine üzen, utandıran bir olayla karşılaşmayız.