Depremde enkaz altında ölenlerle ilgili verilen rakamlar konusunda kafamda soru işaretleri oluşuyor. Deprem profesörleri bölgede yıkılan binalar üzerinden yaptıkları hesaplarla, 150 binin üzerinde ölümden söz ederlerken, rakamlar neredeyse her gün biraz daha az açıklanıyor sanki. Depremin on yedinci gününde 43 bin 556 ölü olduğu resmi açıklamalarda yer alıyor. Umalım ki, enkaz altında kalanların sayısı, pandemide Kovid-19 virüsünden ölenlerin sayısı gibi gizlenmez. Doktorlar, belediyeler, siyasi partiler bu konuyu dikkatle takip etmek durumundalar.
Yine resmî açıklamalarda, yüzbinin üzerinde yaralı var, kimliği tespit edilen çocukların sayısı bin 114, 282 çocuğun ise kimliği belli değil. Depremzede çocuklarla ilgili olarak, 283 binden fazla aile çocuklara koruyucu aile olmak için başvurmuş. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yetkilisinin açıklamasına göre; “T.C. vatandaşı olup sürekli olarak Türkiye'de ikamet eden, 25 ila 65 yaş aralığında bulunan, en az ilkokul mezunu, düzenli geliri bulunan, evli/bekar veya çocuklu/çocuksuz herkes koruyucu aile olabilir. Bunun yanında koruyucu ailelerin çocuğun bakımını engelleyecek bir sağlık probleminin olmaması ve belirli suçlar ile ilgili adli sicil kayıtlarının olmaması gerekmektedir. Hoşgörülü, sabırlı, şefkatli, çocuklara güvenli bir ortam sağlayabilecek evli ya da bekar herkes koruyucu aile olabilir" Bu konudaki kuralların takibini il müdürlükleri yapıyor ve aday aile ile birkaç görüşme yapıyor. Bakanlığın koruyucu aile ve evlat edindirme hizmetlerini sıkı tuttuğu biliniyor.
Ancak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın depremden etkilenen yaklaşık 13 milyon kişi için, “İhtiyaç duyulan konulara açıklık getirmek” amacıyla fetva sitesinde açtığı özel bir bölüm ilgi çekti. Bu siteye sorulan sorular ve verilen yanıtlar da basının takibine girdi. Sorunun birisi şu: "Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?"
Diyanet’in Din İşleri Yüksek Kurulu'nun sitesindeki bu soruya verilen yanıt uzun. Burada iki konu vurgulanıyor; birincisi, “evlatlığın mirasçı olma hakkı bulunmadığı”, diğeri ise "evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaması"
Türkiye’de on binlerce belki de yüz binlerce çocuk evlat edinildi, ailelerin nüfusuna geçirildiler ve ailenin bir ferdi olarak yaşadılar ve aile bireyi olarak miras hakkını kullandılar. Şimdi Diyanet’in yaptığı yorum Türk Medeni Kanunu’na aykırı bir durum. Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, Ali Erbaş için suç duyurunda bulundu.
Aslında soru çok masum: "Depremzede çocuklar evlat edinebilir mi?" Bu soruya verilecek yanıt, doğal olarak “evet” olmalı. Evet derken, bu çocuğa miras düşmez, evlenmek de caizdir gibi iki konuyu açar ve bunu dini gerekliliğe bağlarsan, insan ister istemez şunu düşünür:
Çocuk, çocuktur. Kimsesiz çocuklar kanun hükümlerine uygun olarak evlat edinilebilir ve ailenin bir ferdi olarak aileye katılır. Bunu öngöremeyen kişiye evlat edinme yetkisi verilebilir mi? Ayrıca, bu danışıklı bir soru mu, acaba diye düşünebiliriz. Peki o zaman bu soru ve açıklamalı yanıt neyin işareti?
Aklıma İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusunun kızını 6 yaşında evlendirmesi geldi. Din İşleri Yüksek Kurulu “evlat değil, evlatlık alabilirsin, evlenmene engel yok” anlamına gelebilecek bir açıklamayı başka neden yapabilir ki? Dava için altyapı mı yapılıyor acaba?
Dikkatimi çeken bir konu da, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın yetkilisinin açıklamasındaki bir ifade: “Koruyucu aile ve evlat edinme hizmetleri belirli esaslara dayanıyor” Buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak devamındaki ifadede “Koruyucu aile hizmet modeli değişim ve gelişim sürecindedir. Yeni hizmet modelleri de zaten oluşturulmaktadır”
Kamuoyunun bilmediği yeni hizmet modelleri nelerdir acaba?
Kanımca, Diyanet’in verdiği yanıt evlat edinmeyle ilgili değil. Soru “Depremzede çocukları evlat edinip evlenebilir miyim?” olsaydı, yanıtı ancak böyle olabilirdi.
On binlerce insan ölürken, yüzbinler yaralı, milyonlar sokakta iken çocukların peşine düşene hangi sıfat yakışır? Onlara cevap verenlere ne demeli?