Gemi sökümü denince aklımıza hemen yasa tanımazlık, kural dışılık ve ayrıcalıklı sektör gelmektedir. Devletin, sektörle ilgili kayıtları bu konudaki düşüncelerimizi kanıtlamaktadır. Ayrıca, özellikle İzmir ve Aliağa’daki yerel gazete haberlerine göz atmak, kaçakçılığın boyutlarının büyüklüğünü anlayabilmek için yeter de artar bile!
Sökülecek gemi için verdikleri bilgiler de yanlıştır. Hatırlarsanız, OTOPAN isimli Meksika bayraklı gemide bir ton asbest bulunduğuna dair belge ibraz etmişlerdi. Ekolojistlerin direnmesiyle bu miktarın yetmiş yedi tondan fazla olduğu kanıtlandı ve bu asbestten temizlenmek üzere geldiği ülke Hollanda’ya geri yollanmıştı.
Serbest gazlar bulunmadığına, geminin sökülebileceğine dair sundukları Gas Free raporuyla sökülen gemide serbest gazlar patlamış ve yedi işçi öldürülmüştü. Hem de Çevre Bakanı Aliağa’da incelemelerde bulunurken yaşatılmıştı bu cinayet!
Avrupa Birliği, ABD, Kanada, Japonya’da gemi sökümü yasaktır. Yoksa AB üyesi olan ve asbestleri sökmek zorunda kalan Hollanda bu gemiyi neden sökmesindi ki?
Gemi sökümü, madencilik gibi bir sektördür. Ekolojik yıkıma, çevresel kalitesizliğe, işçi ölümlerine, halk sağlığına zarar verirler. Tehlikeli ve giderilemeyen kirlilik kaynağıdırlar.
Tehlikeli atıkları gidermek isteseniz, işçi sağlığı ve iş güvenliği için gerekli önlemleri almak isterseniz bu işlerin kârlılıkları ortadan kalkar. O zaman neden bu işleri yapsın ki?
Peki, ne olacak ekonomik ve teknik ömürlerini tamamlamış gemiler? Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Türkiye’de sökülürler. Ekolojik önlemlere, işçi sağlığı ve iş güvenliğine yatırımlar yapılmadığı için de oldukça kârlı çalışılır.
Unutmadan, ayrıca kaçakçılık için de kullanılır gemi söküm işi. Ülkede çimento karaborsası vardır, Mısır’dan Yunanistan’a giden kuru yük gemisi her nasılsa yolunu şaşırır ve Aliağa’da tam da gemi söküm alanının önünde karaya oturur! Çimento piyasaya sürülür, gemi de hemen orada sökülür; bir taşla iki kuş...
Emniyet Müdürlüğü KOM ile hesapsız kitapsız miktarlarda kaçak akaryakıt yakalar. Sahil Güvenlik helikopterinde konuşan rütbeli Türk askerleri arasındaki konuşmada buranın kaçakçılık merkezi olduğu söylenir. Gemi sökümcülerle birlikte İBB Meclis salonunda dinlediğimiz bu konuşmaya çıt çıkaramaz gemi söküm sanayicileri...
Mafya Babası, eroinin Aliağa gemi söküm alanından sokulduğunu iddia eder. Aliağa’da değişik zamanlarda ve çok miktarlarda uyuşturucu maddeler yakalanır. Türk polisi bunları bilmekte ve yakalamaktadır. Yeter ki, engel olunmasın. Politikacılar işin içine girmesinler. Bu politikacılar en tepelerdekilerdir elbette. Öyle sıradan bir politikacının gücü yetmez böyle işlere. Kimdir bunlar?
İzmir’ in ortasındaki Gaziemir ilçesindeki radyoaktif gömüler bu gemi söküm alanından girmiş olabilir mi? Yetmiş sente muhtaç olduğumuz ve hızla sanayileştiğimiz Demirel’li yıllarda, Avrupa’dan toplanan işçi dövizlerle alınan sanayi makinaları buradan girmedi mi? İncelenir ve kanıtlanır bu; döviz yok, teşvikli yatırımlar hiçbir sıkıntı yaşamadan Avrupa’dan veya başkaca ülkelerden gelen yatırım mallarıyla, makinalarla donanmadılar mı? İşçi dövizleri toplandı, gemilerle getirildi bu sanayi makinaları. Girdikleri yer belliydi ve herkes biliyordu!
Evet, radyoaktif maddeler nereden girdi? Bunu bilen devlet yedi yıl boyunca neden üstünü örttü, sakladı bunu? Kimdi bu devlet yetkilileri, sorumluları? Hangi ülkeden getirildiler, nereden ve hangi yolla girdiler ülkemize? Bu sorularımıza yanıt verilmeli ve açıklık getirilmelidir. Sorumlular yargı önüne çıkartılmalıdırlar; ne kadar güçlü ve etkin politikacılar olsalar da halktan güçlü olamazlar, halkın canından ve sağlığından önemli olamazlar!
Özellikle gemi sökümcüler bu konuda ısrarcı olarak şüphelerden arınmalıdırlar. Umarım ki, işin içinde gemi sökümcüler ve destekçileri politikacılar yoktur.