Seçimin hareketli dönemine girmeden önce Erdoğan’ın kibrinden geçilmiyordu. Muhaliflere hain, kadınlara sürtük, çürük diyordu. Bunları söylerken yüz ifadesinden kin ve nefret akıyordu. Yandaş medyanın şişirmesiyle, kendine başüstüne diyen bakan, vekil ve partilileriyle ayakları yerden kesilen bir Erdoğan vardı. Oysa daha önce kendisini peygamber, halife ilan eden, ailesini kendisine takdim eden, ayakkabısını yalayan ortamların geride kaldığını sanırım fark etmedi. Eyyy diye başlayıp, ülkemizdeki insanlara, liderlere, doktorlara, mühendislere hakaret yağdıran Erdoğan, dünyaya kafa tutan asrın lideri Erdoğan 25 Nisan akşamı iki televizyonun (Ülke ve TV7) ortak programında rahatsızlandı. Yayına ara verildi, sonradan program kısa kesildi.
Daha önce yazdım, yineleyeyim: Millet İttifakının altı partisi var; CHP, Deva, DP, Gelecek, İYİ ve Saadet. Altı lider sahaya indiği zaman durum farklı olacak dedim. Altı partinin genel başkanı sahadayken, onlara Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanları da eklendi. Oldu mu 8 konuşmacı. Üstelik büyükşehir belediye başkanlarının kendilerine göre büyük bir seçmen kitlesi de var. Büyükşehir belediye başkanlarına ülkenin her yöresinde destek veren ise yandaş medya.
Tabii ki büyükşehir belediye başkanlarının yandaş medyaya ihtiyaç duymadan kendilerine özgü karizmaları ülke insanından destek bulmuştu. Ancak yandaş medya, Kılıçdaroğlu Millet İttifakının adayı olmasın diye tüm gücüyle Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a büyük destek verdi. Millet İttifakının cumhurbaşkanı adayını açıklaması sırası ve sonrasında, başkanlar Kılıçdaroğlu’nun arkasında durunca ortamın havası değişti. Yandaş medya yazdığını bozamadı.
Şimdi, bu 8 konuşmacı günde en az üç yarı bölgede, ikişer üçer açık hava toplantısı yapıyor. Ortaya büyük bir sinerji de çıkıyor. Erdoğan, ülkenin her yöresinde yaratılan enerjinin yandaş medya propagandasıyla baskılanmasının mümkün olmadığını görünce, sahaya inme kararını verdi.
Erdoğan’ın enerjisi halkla direkt temas kuran 8 liderin gücüne yetişemedi. Enerjisi soğuk algınlığı mazeretiyle, bir molaya dönüştü. Yerine yardımcısı Fuat Oktay gidiyor. Peki halkı coşturacak söylemi var mı bu kişinin? Tabii ki yok. Eski yardımcısı Binali’yi yollayamıyor, zira o kişi yazılı kâğıttan İstiklal Marşının iki dizesini okumayı bile beceremiyor.
Bir rakam ile durumu sergileyelim. Meral Akşener, partisinin Balıkesir Kuva-yi Milliye Meydanı'nda düzenlediği mitingde şöyle dedi: "Bir haftada 36 bin imza atmak zorunda olan, her şeyi iki dudağının arasına bağlamış, tek adam sistemi, ucube sistem”
Bir haftada 36 bin imza. Bir kişi haftada 7 gün, günde 8 saat imza atsa dakikada 11 imza atması gerek. Tabii ki yazıları da okuması gerekiyor. Bu durumda imzaları ya başkası atıyor ya da elektronik imza atılıyor, onu da bir başka yetkili atıyor. Her şeyden ben yetkiliyim diyor ama, halka yetişmek sadece yandaş medya ile olmuyor.
Tek başına 85 milyona koşanın pili çabuk biter. Oysa 8 lider, yüzbinlerce partilisi, gönüllüsü ile halkta coşku yaratıyor.
Erdoğan’a geçmiş olsun diyelim. 14 Mayıs’tan sonra umalım ki daha kanlı canlı olsun, tek adam olarak kendisine yöneltilen sorulara yanıt verebilsin.