Duyarlı olmak iyi bir şeydir. Hele ki çocukların korunması için duyarlı olmak, istismar edilmelerine karşı çıkmak çok değerli. Yaşanan olaylara tepki vermek, çocukların haklarını savunmak, onların korunmasını istemek, devleti ve toplumu göreve çağırmak hepimiz için bir borç.
Çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarına karşı toplumun duyarlılığı giderek artıyor ve bu durum çocukların korunması bakımından son derece değerli. Son yıllarda yaşadığımız her biri birbirinden acı olaylara karşı gösterilen tepki ve isyan temelde doğru ve iyi bir amaç için ortaya konulsa da giderek çizgisinden çıkan bir linç kültürüne dönüşmeye başladı.
Ortaya atılan her iddianın doğru olduğu, yargı makamlarıyla devlet kurumlarının çocuğu korumayacağı ve failden yana tavır alacağı ön kabulüyle hareket eden bir kitle oluştu. Yaşanan endişe tümüyle yersiz değil elbette. Birbirinden kötü yargı kararlarını ve idari uygulamaları sıralamak mümkün. Siyasi iktidarın konuya bakışına dair haklı eleştiriler de bu kaygıyı destekliyor. Bu açıdan dikkatli olmak, kamuoyu baskısını diri tutmak gerekli. Ancak bunu yaparken temel ilkeleri unutmamak hukuk dışına çıkılmasını savunmamak, linç kültürüne teslim olmamak da gerekli.
Örneğin, çocuğun mahremiyetini korumak temel ilkedir. Çocuğun sesini, görüntüsünü, yaşadığı olayların ayrıntısını, kimliğini belli edecek bilgileri yayınlayamaz, çocuğun mahremiyetini ihlal edemeyiz. Her çocuğun onuru korunmalı, haklarına saygı gösterilmeli, yüksek yararını gözetmeliyiz.
Ceza yargılamasının adil olmasını savunmak da temel ilkedir. Yargılamaya katılan herkesin ve elbette sanığın da hakları olduğunu bilmek, suçlu olduğu mahkeme kararıyla sabit olmadan kimseye suçlu muamelesi yapmamak da temel ilkedir. Adil ve dürüst bir yargılamayı sadece kendimiz için değil en ağır ve kötü suçları işleyenler için de istemeli, bu yapılmadan yargının tümüyle adil olmayacağını bilmeliyiz.
Tutuklama gibi ağır bir tedbirin istisna olduğunu, tutuklama kararı verebilmek için suçun işlendiğini gösteren kuvvetli delillerin olması gerektiğini bilmeliyiz. Tutuklanan herkesin suçlu, serbest bırakılan herkesin suçsuz sayılmadığını, tutuklamanın peşin ceza olarak uygulanmasının tümüyle hukuka aykırı olacağını hatırlamalıyız.
Haklarında ceza davası açılan kişilerin yarısından fazlası yargılama sonunda ceza almıyor. Bunun bir nedeni yargılamanın iyi yapılmaması, delillerin tam olarak toplanmamasıysa diğer nedeni de yargılanan kişilerden bazılarının gerçekten masum olduğudur. Hakkında dava açılan herkesin suçlu olmadığına, bugün suçlu görünen bazı kişilerin masum olabileceğine dikkat etmeliyiz.
Yargılama karmaşık bir süreçtir. Sonunda ortaya çıkan hükmü etkileyen birçok faktör vardır. Yargılamada ortaya konulan delillerin ne olduğunu bilmeden, bu delillerin diğer delillere etkisini, hukuka uygun olup olmadığını tartmadan velhasıl yargılama dosyasının tümünü bilmeden verilen veya verilmesi gereken hükümle ilgili konuşurken daima ihtiyatla hareket etmek gerekir.
Yaşanan olumsuzluklara tepki vermek, haksızlığa uğrayan çocuğun yanında durmak için iyi niyetle hareket edenleri anlamak ve bir ölçüde hak vermek mümkün. Ancak özellikle hukukçuların, çocuk hakları savunucularının, yani bir hakkı savunurken başkalarının haklarının ihlal edilemeyeceğini en iyi bilenlerin daha özenli tavır alması gerekir
Tüm bu sözler çocuklar için daha güvenli bir dünya olsun diye, çocukların refahı ve mutlu geleceği için mücadele eden iyi insanlara birkaç hatırlatma. Çocukları istismardan korumak için bir araya geldiğini söyleyip istismarı istismar edenlere, hak savunuculuğunun zorluğunu değil popülaritesini sevenlere bunları söylemenin anlamı olmadığını biliyoruz.