Ekonomide yatırımcının, üreticinin, tüketicinin geleceğe yönelik beklentilerinin kötüleştiği; belirsizliğin, güvensizliğin ve umutsuzluğun arttığı, olumsuzluk sinyallerinin de giderek yoğunlaştığı gözlenmektedir.

Bu süreç; aynı zamanda; büyümenin yavaşladığı, tüketimin, üretimin azaldığı istihdamın daraldığı ve pahallığın, işsizliğin, yoksulluğun “can yakıcı” hale geldiği bir süreçtir.

Böylece; reel kesimde ve tüketicide “güven endeksi” aşağı doğru seyrediyor.

Öte yandan; bu tablo yatırımın ve üretimin gerileme eğilimine girmesinin yanında, Avrupa Birliği ile ilişkilerin “belirsizlik” zemininde olduğunu, artan iç ve dış borcun finansmanının bilinmezliğe sürüklendiğini göstermektedir.

Bu arada; gazetelerin ve televizyon kanallarının haberlerinde ağırlıklı olarak vatandaşın temel gıda maddelerine erişiminin güçleştiği, “tedarik zinciri”nde problemler yaşandığı ve aşırı fiyat artışının “mutfak enflasyonu”nu “çift hane”ye çıkardığı yazılıp söylenmektedir.

Devlet, ülke ve toplum olarak bu olumsuz tabloyu terse çevirmek, insanların gelecek umudunu yeşertecek ortamı hazırlamak zorundayız.

Bilelim ki; umut ve güven zor inşa edilir, ancak; kolay kaybedilir.

NEREDEYSE İĞNEDEN İPLİĞE HER ŞEYİ İTHAL EDİYORUZ

Ekonomide ithalata dayalı değil; üretime; ihracata, katma değeri yüksek teknolojiye, istihdama dayalı kaliteli büyümeye ihtiyacımız var.

Bulunduğumuz yer; enflasyonun tırmandığı, üretken yatırımların azaldığı, işsizliğin kronikleştiği, iç talebin azaldığı ve ekonomide “durgunluğun” yaşandığı bir yerdir.

Bu arada; en stratejik sektör olan tarımda, adeta “çöküş” sürecini yaşıyoruz.

İğneden ipliğe neredeyse her şeyi ithal ediyoruz.

Döviz kurlarındaki yükseliş; ithal ürün fiyatlarını artırıyor, tarımsal girdilerin fiyatının tırmanması maliyeti olumsuz etkiliyor, bu da; halka pahalılık olarak yansıyor.

Tarımda ortalama büyüme, nüfus artış hızının altında seyrediyor.

Nüfusumuzun yüzde 30’u halen geçimini tarımdan sağlıyor.

Ancak; tarımın milli gelirdeki payı yüzde 10’un altına inmiş durumda.

Tarımda girdi maliyetlerinin hızla artması, verimin düşmesi, ekili alanların daralması, genç nüfusun tarımdan kopması, köyden kente göçü hızlandırarak işsizliği tetiklemektedir.

Buna karşılık; ekonomiden ve tarımdan sorumlu bakanlar da; topluma geleceğe dönük umut aşılayamıyorlar.

Sonuç olarak: Bu gidiş terse çevrilmezse; varacağımız yer, yüksek enflasyonun devam edeceği, büyümenin yavaşlayacağı, işsizliğin artacağı, faizlerin yükseleceği yer olacaktır.