Artvin Hopa’nın Cankurtaran bölgesinde Reşit Kibar, ağaçlarını ve doğasını savunurken öldürüldü.
Cankurtaran Tüneli’nin açılması ile boş kalan 17 hektarlık ormanlık alanın sit alanı veya milli park ilan edilmesi beklenirken, bir turizm şirketine verilince halk buna karşı çıktı. Üstüne bir de ihaleyi alan şirketin Artvin Orman Müdürlüğü ile şaibeli ilişkileri ortaya dökülünce Hopalılar iyice karşı oldular.
3 Eylül günü, iş makineleri ormanlık alana girdi. Halk ağaçlar kesilmesin, canlılar öldürülmesin diye makinelere engel olmaya çalışınca, projeye bağlantılı olduğu iddiasında bulunulan Muhammet Ustabaş köylülere silahla saldırdı. İki köylü hafif yaralanırken Reşit Kibar’ın vücudunu mermiler delip geçti ve Reşit Kibar vefat etti.
Reşit Kibar’ın kardeşi Şükrü Kibar’ın Bianet’e abisinin babalarının vefatından sonra ona hem abilik hem babalık yaptığını belirtiyor. Bianet’deki yazıda kardeşi ağabeyini şöyle anlatıyor:
“Reşit Kibar, Borçka Çiftepınar mahallesinde yaşayan, TIR şoförlüğü yapan, üç çocuk babası 44 yaşında biriydi. Herkesin abisi, dayısı. Benim de abim. Hopa’da ikamet ediyordu. Eğlenmeyi, eğlendirmeyi seven kalbi temiz, eli açık abim, herkesin karşısında dimdik durmasıyla tanınırdı.
Eşine, arkadaşlarına saygısından asla ödün vermezdi. Eşiyle çocuklarının üzerine titreyen biriydi. Bizim anne ve babamız vefat etti. Babamdan sonra abim bana babalık etti. Yeri geldi büyüğüm, yeri geldi ahbabım oldu. Birbirimiz için her şeyimizi verecek kadardık. Tam bir abiydi bana. Şimdi o bir kahramandır artık.”
Reşit Kibar artık kahramanımız. Ama biz kahramanlarımızın ölmesini hiç istemiyoruz.
Birleşmiş Milletler’in raporuna göre 2012 ve 2022 yılları arasında tam olarak bin 910 çevreci aktivist katledildi. Bu herhangi bir zümre için en büyük cinayet oranı. Daha da korkuncu 2022 yılında, senedeki her gün için bir çevrecinin öldürülmüş olması. Çoğunlukla ıssız, kimsesiz alanlar olan ormanlarda işlenen bu suçların failleri de bulunmamakta. Dahası faillerinin bulunması, potansiyel azmettiricilerin tespiti konusunda bir çaba da sergilenmiyor.
2017 yılında Finike’de mermer ocakları ve doğanın talan edilmesine karşı mücadele edilirken öldürülen Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çiftinin ölümüne neden olanların kim oldukları hala belli değil. Çevre katliamına hevesliler maddi imkanları ile yoksul köylülerin ifadelerini değiştirebildiklerini, susturabildiklerini biz onların davasında öğrendik.
Fakat, ne enteresandır ki, böylesi ölümcül bir iş, bu kadar para hırsı ile işlenen cinayetler asla çevrecileri durdurmamakta. Sorumsuz şirketlerin ve iktidar güçlerinin hareketi karşısında tüm bu ölümlere aldırmayan birliğinden ve yaşamdan destek bulan bir güruh var. Çevre için, yaşam için, doğa için duranlar öldürüldükçe yerine yenileri gelmekte ve asla direniş bitmemekte. Elbet ki bir gün bu canavarca para hırsının bittiğini göreceğiz. O gün Reşit Kibarların, Büyüknohutçuların ve çevre için hayatını, gençliğini, umutlarını veren herkesin adını haykıracağız.