Ülkemizde sanatı ve sanatçıyı ele alacağım bir yazı yazma gereği hissettim bu hafta…
Geçen hafta bana göre çok talihsiz bir açıklama oldu, açıklamayı yapan
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı…
Öncesinde bu açıklamayı sizinle olduğu gibi paylaşmak isterim;
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı, kurum içinde iş yapmayan oyunculara resti çekti. "Çalışmayacaksanız istifa edin, lale devri bitti! Kimsenin oturup yıllarca sadece maaş alıp ama ‘ben oyuncuyum’, ‘ben tiyatrocuyum’ demesi doğru gelmiyor. Çalışmayan oyuncunun teşviklerini ödemiyorum" diyerek oturduğu yerden maaş alan tiyatroculara tepki gösterdi.
Neden mi bu açıklama beni rahatsız etti? Çünkü bu açıklama sonrası kurumun tüm sanatçıları ne yazı ki sosyal medyada halkın hedefi haline geldi…
Devletin her kurumunda olduğu gibi burada da eksikler yanlış olan işler ya da sorunlar mutlaka olabilir ama özellikle kendi kurumunun himayesi altında olan Devle Tiyatroları’nın her bir sanatçısını zan altında bırakmak toplumda hedef göstermek böylesi saygın bir kurumun genel müdürü makamında olan kişiye yakışıyor mu? Devletin kurumlarının başındaki yöneticilerin görevi o kurumdaki sorunları tespit edip çözmesi olduğu gibi ayrıca kurumda görev alan kişilerin huzurunu sağlayıp onları motive etmekte değil midir?
Tamer Karadağlı yaptığı bu açıklama ile sadece kamuoyunda popülist bir algı oluşturup gündem yaratmaya çalışmıştır…
Şimdi sormazlar mı? Türkiye’de her kurum çok mu sorunsuz çalışıyor? Yaptığı açıklamada lale devri bitti diyor ya hangi lale devri? Bu ekonomik krizde Devlet tiyatrosu sanatçılarının eriyip buharlaşan maaşlarıyla mı lale devri oldu? Olmadı yakışmadı…
Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü görevine geldiğinde çok şaşırmıştım, çünkü Tamer Karadağlı bildiğim kadarıyla konservatuar mezunu olmasına karşın birkaç tiyatro oyunu haricinde tiyatro sahnesinde olmamış, sadece TV dizilerinde insanların zihninde kalan bir isimdir.
Hatta uzun süre oynadığı ekranların sevilen bir dizisinde “taş fırın erkeği “lakabıyla tanınıyor…
Bugüne kadar birkaç tiyatro oyununda rol almış biri tiyatro adına çok tecrübeli değil.
Şimdi durum böyle olunca insan bir şaşırıyor tabiî ki…
Türkiyenin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine birçok kez turneye çıkan her yere sanatı götüren çok değerli sanatçıların olduğu yıllarını tiyatroya veren sanata veren bu kadar çok sanatçı acaba yıllardır neler yaşıyor? Ne zorluklar gördü neler yaşadı? Tabiî ki de onları anlamasını kimse bekleyemez onların içinden biri olmadığı için, bu açıklamadaki sınırsızlıkta oradan geliyor kanımca.
Sanatın sanatçının ne kadar değerli olduğunun daha da anlatılması gereken bu dönemde bu değersizleştirme çok can yaktı çok can acıttı. Empati yapabilen herkes bunu anlayabilir…
Diğer bir bakımdan şunu hissettim; kendisinin yıllarca canlandırdı dizi karakteri taş fırın erkeği Haluk; bu karaktere baktığımızda sert, duygularını belli etmeyen kıskanç bir adamdır. Nedense bu açıklamayı okuyunca taş fırın erkeği Haluk akıllara geliyor…
Bu arada Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı 2025 yılı ocak ayında prömiyer yapacak bir oyun ile Devlet Tiyatrosu sahnesinde olacak oyunun adı Dracula ve Dracula’yı Tamer Karadağlı oynayacak. O sahneye çıkıp o teri dökmek bence daha başka bir şey o zaman belki bazı şeyleri anlamak kolay olur…
Sanatçılarımıza gelince iyi ki varlar her biri çok değerli onlar kırılıp incinmesin. Her şey olabilirsin ama sanatçı olmazsın…
Değersizleştirmek yerine değer katmak ayrıştırmak yerine sarıp sarmalamak gerekir…
Son olarak yapılan bu açıklamaya alkış tutup hemen linç girişimi yapanlar, size hiçbir şey yazmayacağım çünkü kalemimi yorduğuma değmez…
Kalın sağlıcakla…