Canlı yayında CSI dizisi izliyoruz sanki. Sapık, dolandırıcı, katil, artık o gün konu ve konuklar kim ise gözümüzün önünde veriliyor ifadeler.

Palu Ailesi kâbusuyla başladım ben Müge Anlı izlemeye.
Daha önce annem sabahları izlerken çok sinirlenirdim. ‘Neden izliyorsun bu programı herkes bağırıyor çağırıyor sinirlerin bozulmuyor mu?’ derdim.
Bir gün yine bütün sabah sevimsizliğimle yeni uyanmışım aşağıya indim kahvaltı yapacağım, annem yine ekrana kilitlenmiş… Televizyondan gelen canhıraş feryatlar falan… ‘Anne Allah aşkına kapat şunu’ dedim.
Genelde kıyamaz en azından sesini kısardı ama öyle konsantre olmuştu ki “Karışma sen, günlerdir takip ettiğim bir konu bu” demişti.
Pek ciddiydi, peki deyip susmuş ve çareyi bahçeye kaçmakta bulmuştum.

***

Şimdi aynı cümleyi ben arkadaşlarıma kuruyorum.
Eve gelenler programı izlediğimi görünce “Ay sen bunu mu izliyorsun asabın bozulmuyor mu bu gürültüye?” dediklerinde aynı karşılığı veriyorum: “Karışmayın siz, takip ettiğim bir konu bu!”
Zaten ben yaşlandıkça annemin bir kopyası oluyorum. :)

***

Yemin ederim bağımlılık yapıyor bu program…
Canlı yayında CSI dizisi izliyoruz sanki.
Sapık, dolandırıcı, katil, artık o gün konu ve konuklar kim ise gözümüzün önünde veriliyor ifadeler. Bulmaca çözer gibi hep beraber dosya çözüyoruz.
Keyif verici olmasa da bir çeşit müptezellik.
Adalet sisteminin çürümeye yüz tuttuğu bu devirde gözümüzün önünde adaletin sağlanması insanı rahatlatıyor çünkü.
Artık kimse güvenmiyor mahkemelere.
Allah eksik etmesin ama işimizi de düşürmesin diye dua eder olduk.
Polisin bin bir emekle yakaladığı suçlular da zaten birkaç yılda tekrar aramıza karışıyor.

***

Neyse dönelim biz programa…
Cuma günü yine hop oturup hop kalktık.
İzleyenler izlemeyenlere detaylarını anlatsın.
Konu; aile içi tecavüz.
Palu Ailesi kâbusunun bir benzeri. Gözyaşlarını tutmaya imkân yoktu izlerken. Öyle korkunç bir hikâye.
İki kız çocuğu (hatta üç) üvey babaları denen sapık tarafından 13-14 yaşlarından itibaren tecavüze uğruyorlar.
Daha önce polise bir başvuru yapmışlar. Polis adamı çağırıp kızlarla barıştırmış! 
Evet, kızlardan biri aynen bunu söyledi. “Polise tekrar gitsek bizi yine bu adama geri verip barıştıracaklardı o yüzden gidemedik, evden kaçıp İstanbul’a geldik. Sığınma evine yerleştik” dediler.
Büyük ihtimal inanmadılar çocuklara. Tabii büyük zaaf büyük hata…

***

Programın başlamasından yaklaşık 40 dakika sonra tecavüzcü şerefsiz paket edilmişti bile.
Çünkü:
Mağdur kızların İstanbul’da verdikleri ifadelerine olay yeri Muğla Ortaca olduğu için savcı hemen takipsizlik verdi.
Karar, anında Muğla Savcılığına ulaştı. Muğla’daki savcı da Ortaca Emniyet Müdürlüğünü haberdar etti ve tüm bunlar birkaç dakika içinde oldu. Gözümüzün önünde…

***

Sanki ‘Adalet’ yaşayan bir organizma ve günümüz Türkiye’sinde kendi yolunu bir şekilde çiziyor.
Adalet sistemi yerine Müge Anlı’ya güvenen insanlar, onun programında çözüm arıyorlar.
Çünkü sistem hantal… O kadar ağır işliyor ki geç gelen adalet, adalet sayılmıyor.
Evet, Anlı ve ekibi gerçekten çok önemli bir işe imza atıyorlar, başarıları yadsınamaz, küçük görülemez.
Ancak, adaletin sağlanması için daha sistematik ve güvenilir yöntemlere ihtiyacımız yok mu?
Ben bile artık bir üçüncü sayfa haberi gördüğümde ‘programa başvursalar birkaç günde çözülür’ diyorum.
Belki de gelecekte “Müge Anlı Adalet Üniversitesi” kurulur ve öğrenciler burada “Tatlı Sert Adalet” dersleri alır kim bilir?
Vallahi olur mu olur.
Müge bu… Hırslı kadın… Hem hırslı hem başarılı… Kafaya koyarsa bunu da yapar yapar mı?
Vallahi yapar!