Karanlıkta kaldık eyyy kendim.
Hangi ışığı yaksam kaybolan bir gencin gölgesi düşüyor, ışığa dokunan parmaklarıma.
Biz nerede yittik ey kendim?
Biz nerede yittik, hangi çıkmaz sokağın daha başındayken yittik de aramaya gücümüz kalmadan bittik.
Neyi unuttuk biz ey kendim?
Neyi unuttuk da başımıza tebelleş oldu bu lanet devir.
Hangi gölgede arasam kaybettiklerimizi, hangi karanlığa dönüp sorsam da utancından beyaza dönse.
Unutmadıklarımız ama kaybettiklerimiz var bizim. İçinizden “Biz başlamadan kaybettik” dediğinizi duyar gibiyim. Kaybetmek sınıfsal bir şey, hayata dair birçok şey gibi. Sınıfsal olmadığına inandığım tek şey ölüm denen şeyin kör kurşun gibi hedef gözetmeksizin her canlıya denk geldiğiydi. Son süreçte onu da sorgulamaya başladım.
Mesela, ‘Maaşına icra konmuş ya da konmak üzere olan sıradan bir genç sokak ortasında kafasından vurulsa yaşayabilir miydi?’ diye sorgular oldum. Dünyanın en iyi doktorları, hastaneleri seferber olur muydu acaba?
Bir sürü bürokrat, siyasetçi ile bağı olan ülkemizin nadide insanlarından birinin çocuğu kaybolabilir miydi mesela? Ya da bu özelliklere sahip birinin evine hiç Türk bayrağı asılıp şehit cenazesi geldiğini görür mü bu gözler? Hani gelsin diye değil elbet. En azından ben kendime kadar yaşadığım bu yaşamda, bu zamana kadar böyle örneklere denk gelmediğimden sorgular oldum.
Cumartesi anneleri diye bir gerçek var bizim ülkemizde. Yılmadan, bıkmadan, yorulmadan yıllardır sokaklarda sevdiklerini arıyorlar. Sevgili cumartesi annelerini saygıyla selamlayıp, daha henüz adını koyamadığımız annelere yer vermek istiyorum.
Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2. Sınıf öğrencisi Gülistan Doku, meslek lisesi öğrencisi Veli Eren Atay... Veli Eren bir yıldır Gülistan Doku ise dört yıldır kayıp. Aileleri tüm çabalarına rağmen hala çocuklarının kokularına hasret. Köşemi yazmadan önce Gülistan’ın ailesine ulaşamasam da Veli Eren’in babası ile görüştüm. “Siz de annesiniz, gönlünüzden geçtiği gibi yer verebilirsiniz” dedi. Ne benim gönlümden geçenleri ne de ailesinin hissettiklerini yazacak bir yer yok.
Gülistan Doku’nun annesi “Benim kızım kuş olup uçmadı, Allah için elinizi vicdanınıza koyun. Ne gecem gece, ne gündüzüm gündüz. Hayat bize zehir oldu, benim kızımın bir mezarı olsun istiyorum” diyor.
Bu dünyada en zor şey çocuğunun mezarı olmasına ikna olmak zorunda kalmak. Veli Eren Atay’ın annesi oğlu sesine ses vermediği sürece bir daha hiçbir zaman 16 Temmuz'dan sonraki haliyle barışamayacak. Tüm anları kaybolan çocukları için “nerede?” sorusunu sormakla geçiyor. Veli Eren Atay ve Gülistan Doku kaybolan gençlerden sadece ikisi. Aileleri sesleri kısılana kadar bağırıp bir kamuoyu oluşturdular elbet buna rağmen herhangi bir gelişme olmadı.
Ne acıdır ki; SMA hastası çocukların aileleri, çocukları kaybolan aileler, çocukları şiddete istismara uğrayan aileler sokaklarda ve sosyal medyadan adalet ve yardım çağrısı yapıyor. Biz nasıl, ne ara bu hale geldik diye bir taraftan soraduralım içimizdeki sessizce bizi izleyen vicdanlarımıza. Sokaklar adalet bekleyenlerin çığlıklarıyla inlesin. Seslerine ses olmadıkça bir gün olmayan adaletin sıradaki kurbanları olarak tarihe geçeceğiz.
Unutulmasın ve alışılmasın diye buradan seslerine ses veriyorum. #gülistandokunerede #velierenataynerede